İnsanlardan uzun bir dönem uzak yaşadık.
Bir süre kendimizi en ücra yerlerde yetiştirdik. Büyüdük, geliştik, kendimizi daha iyi tanıdık.
Geçmiş zamana yolculuk yapacak olursak, Zaşa benden daha büyük bir yara almıştı. Benim bedenimde tek bir noktadayken onun bedeninin birçok noktasını yaralamışlardı. Başının az aşağısı, beni yaraladıkları bölge (sırtım) ve kuruğu. Söylediğine göre en çok ağrıyan yeri kuyruğuydu. Kuyruğunu kaybedeceği için gecelerce uyuyamamıştı. Bizi çabucak ayağa kaldıracak bir şey aradık, tesadüfen bir bitkinin yanından sürünüyorduk. Yapraklarının hoş kokusu aklımızı çelmişti. Aç olmamızla ilgili olduğunu düşündük.
Bize şifa geteireceğini bilmeden o güzel boynuna sindik, dilimizle taç yapraklarını tadını aldık, sonra bu hoş bir tokluk verdi. Zaşa kafasını yedikten sonra o çiçeğin yapraklarına sürttü. Özüne bulanan başının önce uyuştuğunu ardından ağrının yavaş yavaş bedenini terk ettiiğini söyledi.
Hem çok mutluyduk hem de büyük bir şaşkınlık içerisindeydik.
Heyecanla dediğini denedim. Ağrı yerini uyuşukluğa bıraktı ve sonra bedenimi terkettiğinde fare bulmuş kadar sevinçliydik. O çiçeğin yanına her gün belli vakitlerle uğrayıp yaptığımız şeyi tekrarladık. Yaralarımız kısa süre sonra toparladı, kensimize geldik ve ikimiz ilk defa birlikte avlandık.
Açlığımızı giderene kadar gözümüz hiçbir şeyi görmemişti. O anıyı hiçbir zaman unutamayacaktım. Kendimi en vahşi bulduğum an o andı. Bir mamba olduğumu iliklerime kadar hissettim.
Ve şimdi yetişkin bir mamba olarak hislerimin peşinden sürükleniyordum. Eskiden hayatımda yiyecek, sürünmek ve kardeşlik vardı. Şimdiyse her şey çok farklı bir yöne çekilmişti.
Onun için tek hissettiğim bedenime dolanması ve sımsıkı sarılarak beni hiç bırakmamasıydı.
Onu gördüğümde her şeyin bir an için durduğunu, simsiyah gözlerinin içine baktıkça içimi gıdıklayan bir hissi istemsizce kucakladığımı, sürünüp benden uzaklaştığında soğuk kalbimin buna itiraz ettiğini ve onu hiç göremezsem duygusunun içime çöreklendiğini an be an yaşadım.
Bu his kardeşlik hissinden bağımsız ayrı bir histi.
Möça'ydı. Adını ilk duyduğumda defalarca kez söylemek hoşuma gitmişti. Bir daha bir daha ve bir kez daha... Bana bakarken çok ürkek davranmıştı.
"Senin adın ne peki?"
"Ben Zika, memnun oldum."
"Şey... Ben de çok memnun oldum."
Tatlı bir şekilde başını bükmüş, diliyle damağını yalamıştı. Sessizce durduk. O an rüzgar bizim için esiyor, çiçekler havaya tohumlarını bizim için açıyor ve başımızdan aşağıya dökülen yapraklar bizim için düşüyordu.
"Şey, benimle avlanmaya gelmek ister misin?"
"Ne zaman?" Gözlerini beden kaçırdı. Kendimi görmekten en hoşnut duyduğum yer onun gözlerinin içiydi.
"Akşam vakti," bunu söylediğinde ses tonundan utangaçlığını belli ediyordu. Hızlanan nefeslerini hissettim ve biliyordum ki o da hissetmişti. "Tamam dedim," hiç düşünme gereği duymadan.
Buluşma zamanımızı kesinleştirdiğimizde Zaşa'nın üstüne atladım, "Onu gördüm! Buldum!" dedim. "Neyi, neyi buldun?"
"Hayatıma anlam katacak o şeyi buldum."
"Sen, sen ne diyorsun?"
"Hani dün gece konuştuk ya?" Büyüyen, bedenlerimizi birbirimize dolamak daha güçtü ancak ben pes etmedim. Tüm dikkatini bana vermeliydi. "Aşık oldum Zaşa! İnanabilioyr musun? O kadar güzel ki... Gözleri, bana tıslayan dili, bakışları, vücudu..." Söylediğim her bir kelimede gözlerimin önünde canlanıvermişti.
"Beni avlanmaya davet etti..."
"Gerçekten mi? Adı ne Zika?"
"Möça... Kendi gibi ismi de çok güzel..."
"Ne zaman gideceksin?"
"Bu akşam, onu ilk gördüğüm yerde buluşacağız..."
"Çok mutlu ol kardeşim," dedi. Dolan gözlerinden benim için çok sevinçli olduğu yansıyordu. "Seni seven Möça çok şanslı olacak..."
"İç güdülerim öyle söylüyor."
Möça ile çok güzel bir ava rastladık. Birbirimizi, huylarımızı çözmeye çalıştık. Bu hem eğlenceli hem de iç gıdıklayıcıydı. Çok hoşuma gitmişti. İçimde bir yerlerde ki mamba ona dokunmamı söylediğinde bunu denemenin canını yakıp yakmayacağını düşündüm.
"Möça sana dokunabilir miyim?" Yediğimiz etin ağırlığından dolayı uyku mahmurluğuyla bana baktı, "Tekrar etmemi ister misin?"
"Şaka mı yapıyorsun? Çok bile bekledin..."
Dilimle tenini yaladım. Acımsı kokusunu soludum. Bu bedenimde farklı noktaları harekete geçirdi. Daha sert yaladım. "Devam etmelisin," dedi. Gözleri ona her temasımda parıltısını arttırdı. "Aradığım sensin," tıslaması kısıktı. "Benimle ol," dedi.
"Bu..." İçimdeki mamba için her şey çok iyi gidiyordu. "Bunu nasıl yapacağım."
"Sadece akışına bırak, yolunu bulacaksın."
Bedenlerimiz toprağın içinde bir o yana bir bu yana savruldu, yapraklar birbirimizi ilk gördüğüm yerde olduğu gibi başımıza yağmaya devam etti ve o an tutku denilen duygunun ne olduğu öğrendiğim anın kalbinde yaşıyordum.
Bedenlerimiz birbirine dolandı, içimden onun içine farklı bir saldı boşaldı.
Her şey bittiğinde biz de bitmiştik ama o ilk gördüğümden daha güzeldi...
🐍
****
Yılanlar bile aşık oldu bir biz aşık olamadık jwnsjsjssjsjsjsjdjSizi seven sayan ve öpen,
Simoşunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
Short StoryBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.