İnci Demir
Elimdeki koliyi kapının hemen yanındaki masaya bıraktıktan sonra bakışlarımı boş odada dolaştırdım. Son dört yıldır çalıştığım şirket ofis değişikliğine gitmişti. Bunda sorun yoktu. Sorun artık başka bir şirketle aynı ofisi kullanacak olmamızdı. Yeni yerlerden, yeni insanlardan... Kısacası yeni olan her şeyden nefret ederdim. Buradan da nefret etmiştim. Üstelik içeri gireli henüz beş dakika olmuştu.
"Yanımızda erkek getirmedik sanki. Niye biz taşıyoruz bunları ya?"
Elinde üst üste koyduğu iki koliyle odaya giren Hazalı görünce gözlerimi devirdim. Hızlıca üstteki koliyi aldım. "Sana ikisini birden taşı diyen oldu mu?" dediğimde sesimden hoşnutsuzluğum fazlasıyla belli oluyordu. Ağır şeyler taşıdığını her gördüğümde söylensem de değişen bir şey yoktu. Doktor tarafından yasaklanmasına rağmen devam ediyordu. Koliyi pencere kenarındaki masanın üzerine bıraktım. Odada üç masa vardı. Metin geç kaldığından ona seçim şansı bırakmamıştık. "Patron ne zaman geliyor?"
"Öğlene doğru gelecekmiş. Kira sözleşmesini imzalamaları gerekiyor."
"Bu katta sadece bizimkiler mi olacak?"
Hazal burun kıvırarak "Sanmıyorum," dedi. Üç muhasebeci, pazarlama müdürü, iki satış temsilcisi, İK direktörü ve patron. Sekiz kişiydik. Üç muhasebeci, yani biz bir odayı, pazarlama ekibi bir odayı, İK direktörü de bir odayı almıştı. Patron üçüncü katta, diğer şirketin CEO'u ile birlikte oturacaktı. Yani sadece üç oda bize aitti. Henüz etrafı gezmemiş olsak da odaya gelirken beş oda görmüştük. Görmediklerimiz olduğu da düşünürlerse bu, ikinci katı da paylaşacağımız anlamına geliyordu. Midem bulanıyordu.
Hazal Koçak
"Merhaba."
Duyduğumuz yabancı sesle bakışlarımız odanın kapısına döndü. İki kadın, üç erkek odanın girişinde duruyordu. Diğer şirketin çalışanları olmalılardı. İncinin gerginlikten dolayı dişlerini sıktığını fark edince gülümsedim. Ona göre daha insancıldım. "Merhaba," diyerek uzatılan eli sıktım.
"Geldiğinizi görünce hoş geldiniz demek istedik. Ben Sema."
Sema ve diğerleri gerçekten de hoş geldiniz demeye gelmiş gibi duruyorlardı fakat en arkada, omzunu duvara yaslamış, elleri cebinde duran adamla ilgili aynı şeyi düşünmüyordum. Bunun nedeni de yüzündeki bıkkın ifadeydi. Sema diğerlerini tanıttıktan sonra çatık kaşlarla izlediğim adamı eliyle işaret etti. "Bu da satış sorumlumuz ve baş içerik yazarımız Yaman." Diğerleriyle el sıkışmış olsam da içimden bir ses bu adama elimi uzatmamamı söylüyordu. Nedense elimi havada bırakacakmış gibi hissediyordum. Bu düşünce sosyal fobisi olan biri için işkenceyle eşdeğerdi.
Ellerimi yumruk yaparak iki yanımda tuttum. Ortamdaki ani değişimi herkes fark etmişti. Kaşları çatılan Sema gülümseyerek "Biraz yabanidir kendisi," dese de adamın kolunu çimdiklediğini fark etmiştim. Yaman kaşlarını çatarak kadına baktıktan sonra dişlerini sıkarak elini uzattı. Az önce İnciden daha insancıl olduğumu mu söylemiştim? Boş versenize. Şu anda yapmak istediğim tek şey karşımdaki saygısız adamın elini elimin tersiyle itmekti. İnci de bunu fark etmiş olmalıydı çünkü benden önce elini tuttu.
"Memnun olduk."
Durumu kurtardığını sansa da elini geri çekince sıra yine bana geçmişti. Elini sıkmam gerekiyordu ama şu anda ilgilendiğim tek şey boğazını sıkmaktı. Yüz ifademden de bunun okunduğuna emindim. Duygularımı saklamak konusunda iyi değildim, en azından olumsuz olanları. İnci az önce Semanın yaptığı gibi kolumu çimdikleyince dişlerimi kırılmalarına neden olabilecek kadar sıkarak elimi uzattım. Zerre kadar istemeyerek. Dokunuşumuz kaba, tutuşumuz sertti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
General FictionYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...