İnci Demir
Delirmiştim. Bunun başka izahı yoktu. Net ve geri dönülemez şekilde delirmiştim. Yılbaşı eğlencesini Miracle ile yapmak yeterince saçma değilmiş gibi patronlarıyla birlikte gitmek kafayı yediğimin ispatıydı. Patlamak üzere olduğunu düşündüğüm kalbimi derin nefesler alarak sakinleştirmeye çalışırken aynadaki yansımama baktım. Geçen yılki gibi siyah rengini tercih etsem de bu kez üzerimdeki cesur bir elbiseydi. En azından benim için. Alışverişe Hazal ile çıkmamalıydım. Siyah elbise uzun olsa da sadece tek omzu vardı ve İnci Demir standartlarına göre bu fazlasıyla açık demekti. Açık elbiselerle sorunum yoktu, ben giymediğim sürece. Hazalı öldürecektim. Tatil biter bitmez ona o kadar iş verecektim ki, nefes almaya zaman bulamayacaktı. Bildirim sesiyle masanın üzerinde duran telefonumu elime aldım.
Harun Ünsal
Dışarıdayım.Elimi artık canımı yakmaya başlayan kalbimin üzerine bastırdım. Bana ne olduğuyla ilgili fikrim yoktu. Neden bu kadar heyecanlanıyordum? Harunun dışarıda olduğu bilmek bile nasıl güvende hissetmeme neden oluyordu? Derin bir nefesin ardından çantamı alıp odadan çıktım. Ailem evde olmadığı için şanslıydım. Harunu görseler büyük ihtimalle ben eve dönene dek düğün hazırlıklarına başlamış olurlardı.
Evden çıkıp arabaya doğru ilerlerken kalbim boğazımda atıyordu. Harun her zamanki gibi arabaya yaslanmış halde beni bekliyordu. Elleri ceplerindeydi. Bugün siyah takım elbise, beyaz gömlek giyiyordu. İri bir adam değildi ama kasları vardı. Güçlüydü ve takım elbise bunu görmenizi sağlayacak ölçüdeydi. Karşısında durduğum zaman ağzımın kuruduğunu fark ettim. Bu adam dengemi alt üst ediyordu. İnsanların kıyafetleriyle veya kıyafetlerinin altındaki bedenleriyle ilgilenmezdim. Hayatım boyunca-aşık olduğum zaman bile-karşımdaki kişinin gömleğinin altındakileri merak etmemiştim. Harunu merak ediyordum.
"Çok güzel görünüyorsun."
Dudaklarımı ıslatıp gözlerine baktım. Asıl güzel olan sensin. Dilimin ucuna kadar gelen kelimeleri hızlıca geri yuttum. Dün son iş günüydü ve gelecek haftaya kadar tatildi. Sanırım bu yüzden tıraş olmamıştı. Kirli sakallı yüzü parmaklarımın karıncalanmasına neden oluyordu. Hazal ile zevklerimizin ayrıldığı bir konu da sakaldı. Ben sakala bayılırdım, o nefret ederdi.
"Teşekkür ederim. Sen de çok şıksın."
💻
Restorana girdiğimiz anda bize dönen bakışların altında ezileceğimi sandım. Herkes gelmişti. Birlikte geldiğimizi kimsenin görmemesiyle ilgili hayallerim denize düşerken Hazalın tek kaşını kaldırmış halde bana baktığını gördüm. Daha doğrusu bize. Harunun teklifini ona anlatmaya fırsatım olmamıştı. Son günlerde fazlasıyla dalgındı, bir şeyler zihnini meşgul ettiğinden keyifsizdi. Nedenini sorsam da henüz kendisinin de bilmediğini, her şeyi çözdükten sonra anlatacağını söylemişti. Dikkatini daha fazla dağıtmak istememiştim. Eğlence için kıyafet alışverişine çıktığımız gün bile fazlasıyla yorgun görünüyordu.
İş arkadaşlarımızla selamlaşıp boş olan iki sandalyeye oturduk, Harun Şulenin, ben Hazalın yanına. Anında kolumun çimdiklenmesiyle bağırmamak için elimi ağzımla kapattım. "Bana bunu söylemediğine inanamıyorum," diyen Hazal gerçekten de şok olmuş gibiydi. Üzerinde iki renkten oluşan uzun bir elbise vardı. Kıyafetin yarısı mor, yarısı siyah renkteydi. Hayatı boyunca ilk kez bu kadar derin göğüs dekoltesine sahip elbise giyiyordu ve şu anda göremediğim sırtı da tamamen açıktı, yani ortadan çapraz şekilde dikilmiş iki ipi saymazsak. Elbiseyi alırken ne kadar tereddüt ettiğini görmüştüm. Bedenini sevmiyordu. Modelde boş duran elbisenin kilosu yüzünden ona dar olmasından, tüm hatlarını belli etmesinden nefret etmişti. Dekolteden de nefret ediyordu, tüm sırtını açık bırakmak kesinlikle ona göre değildi. Yine de bir şekilde onca tereddütten sonra kasaya gitmeye karar vermişti. Çünkü elbiseye bayılmıştı ve dediğine göre bir kez olsun insanların ne söyleyeceğini, düşüneceğini umursamak istemiyordu. En çok da kendi düşüncelerine sağır olmayı deniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
Fiction généraleYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...