Bölüm 5

827 68 4
                                    

Hazal Koçak

"Şaka yapıyorsun, değil mi? Lütfen şaka yaptığını söyle."

İncinin kolyesini çekiştirmesini izlerken delirmek üzereydim. Cumartesiydi ve yarım iş günü olduğundan öğlen çıkacaktık. Haftanın başında bugün bowlinge gitmeye karar vermiştik. Diğer çalışma arkadaşlarımıza da sormuştuk fakat herkesin her zamanki gibi bahanesi vardı. Bu yüzden üçümüz gidecektik. İki dakika öncesine kadar. İki dakika önce İnci gelmiş ve Miracle çalışanlarının da bize katılacağını söylemişti. Hala duyduklarımın şaka olduğunu söylemesini bekliyordum.

"Yemeğe gelip gelmeyeceğimizi sordular. Ben de işten sonra bowlinge gideceğimizi, orada yemek yiyeceğimizi söyleyince katılıp katılamayacaklarını sordular." Kalkıp odamızda bulunan balkona çıkınca hızlı adımlarla peşimden gelip kolumu tuttu. Bıraksa kendimi aşağı atacaktım. "Ne yapabilirdim? Semanın yüzüne karşı gelmeyin mi deseydim?"

"En azından Yaman itini getirmemelerini söyleyebilirdin."

"O da sana gıcık olmuyor muydu? Gelmez belki."

"Gelecek."

Bacağımı balkondan sarkıtmaya çalışmamla Hazal belimden tutarak beni geri çekti. Aynı anda "Nereden biliyorsun?" diye sordu.

"Çünkü ben olsam sırf onu gıcık etmek için giderdim!"

💻

Ayakkabıların iplerini bağlayıp kendi ayakkabılarımı kutunun içine koydum. Buraya kadar ayrı gelmiştik ama artık kaçma şansım yoktu. Üstelik Sema takımları karışık yapmayı önermişti. Kadın öylesine sevgi dolu biriydi ki, iki şirket birbiriyle yarışırsa kavga edebileceklerini, bunun ofiste sorun yaratabileceğini düşünerek böyle şeyler yapmaya çalışıyordu. İnci onun bu hallerini ne kadar sevimli buluyorsa benim de o kadar midem bulanıyordu. Hayatımın herhangi bir anında etrafa gülücükler saçan biri olmamıştım. Öyle olanlardan da uzak durmaya çalışıyordum çünkü enerjimi emdiklerini hissediyordum.

Semanın yaptığı da aynıydı. İsimlerimizin yazacağı ekranın önünde durup Semanın elindeki kağıtlardan birini seçerken gerginlikten buz kesmiştim. Şanslı biri değildim. Hayatım boyunca şanslı biri olmamıştım ve kağıtlar açıldığında bunu bir kez daha gördüm. Üç takım olacaktı. Tam da şanssızlığıma yakışır şekilde tasarımcı kız, Yaman ve ben aynı takımdaydık.

Bana yaklaşıp yaklaşmamakta tereddüt ettiğini göz ucuyla gördüğüm İnci "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. Sesinin kısık çıkması için elinden geleni yapıyordu çünkü etrafımızdaki insanları tanımıyorduk. Aynı yerde çalışsak da, Sema fazlasıyla sevimli olsa da sonuçta hepsi yabancıydı. Üstelik çalışma ortamımız aynıydı. Yaşanacak herhangi bir şey iş hayatımızı zorlaştırabilirdi.

"Bowling topu yerine senin kafanı atmanın yasal olup olmadığını düşünüyorum."

"Yasal olmadığına eminim."

"O zaman gözümün önünden kaybol çünkü ellerim fena halde kaşınıyor."

İnci hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. İki takım da atışlarını yaptıktan sonra sıra bize gelmişti. Üç takımda da Lotustan biri olduğundan öncelik bize tanınmıştı, yani atış yapma sırası bendeydi. Top seçtiğim sırada duyduğum "İyi bir oyuncu musun?" sorusuyla dişlerimi sıktım. Takımdaki diğer kız-isminin Sibel olduğunu öğrenmiştim-kendi çalışma arkadaşlarının yanındaydı. Metin ve İnci atışımı çekmek için telefonlarını çıkarmışlardı. Yanımda duran ve benimle konuşan kişi Yamandan başkası değildi.

"Öyleydim."

"Neden geçmiş zaman?"

"Uzun süredir oynamadım."

Miracle [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin