Hazal Koçak
Şirkete yaklaşırken çantamda giriş kartımı bulmaya çalışıyordum. Cuma günü yaşananlardan sonra hafta sonum berbat geçmişti. Yamanın bir şey yapıp yapmadığını bilmiyordum çünkü büyük haber, hala birbirimize numaralarımızı vermemiştik. Aynı binada çalışmamıza ve iki kez yatmamıza rağmen özenle aramızdaki mesafeyi koruyorduk. Koruyorum da diyebilirim, büyük ihtimalle numara konusunda çirkeflik yapacağımı bildiğinden sormamıştı. Yamanla ilgili sevdiğim şeylerden biri de buydu. Üzerime gelmiyordu. Bana, düşüncelerime saygı duyuyordu.
Sonunda giriş kartını bulmamla başımı çantamdan kaldırdım. Kaldırmamla olduğum yerde donup kalmam bir oldu. Yüzü dağılmış Gökalp ya da Yamanın deyimiyle Götalp elinde küçük bir kutuyla binadan çıkıyordu. Sol gözü şişmiş, tamamen kapanmıştı. Alt dudağı patlamıştı. Çenesinde de görülmeye değer bir morluk vardı. Gözlerimi kırpıştırarak üzerime gelen adama bakarken onun bakışları benden ayrılıp arkamda bir yerlere odaklandı. Durdu. Yutkunarak yönünü değiştirip sağ tarafa gitti. Ben hala öylece gözlerimi kırpıştırırken üzerime düşen gölgeyle gözlerimi devirdim. Gölgesinde dinlenebileceğim kadar iri tek kişi vardı.
"Lütfen bana Gökalp'i bu hale getirenin sen olmadığını söyle."
"Gökalp'e dokunmadım ama Götalp ne yaptıysam hak etti." Yani o yapmıştı. Yüzüme düşen saçlarımı geriye ittim. Hafta sonu sinirimden mor saçlarımı kendi rengine, sıcak çikolata rengine geri boyamıştım. Boya kokusunun henüz gitmediğine de sinirlenerek arkamı döndüm. Şu anda biri nefes alıyor diye bile sinirlenebilecek haldeydim. Yaman ise gülümsüyordu. Bakışlarını yüzümde dolaştırdıktan sonra "Saçların yakışmış," deyince elimde olmadan ben de gülümsedim. Bir tek o asıl konuyu bırakıp bana iltifat ederdi zaten.
"Yaman, sence konumuz saçlarım mı?"
"Benim konum saçların." Sağ elini cebinden çıkarıp saçlarımı omzumun üzerinden geriye attı. Elini saçlarımda boydan boya dolaştırıp uçlarını parmaklarının arasında tuttu. "Daha doğrusu benim konum hep sensin." Aramızdaki boy farkı yüzünden adam bana yaklaşmak için resmen ikiye katlanıyordu. Yanağıma küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Günaydın."
Yüzümü ovuşturarak gülümsememi yüzümden sildim. Bu herif dengemi altüst etmiş durumdaydı. Gülmeyeceğimden emin olunca yeniden Yamana baktım. "Gerçekten onu dövdün mü yani?" Sırıtmasıyla kaşlarımı çattım. Yaptığı şeyle gurur duyuyordu. "Delirdin mi, Yaman? Gidip şikayetçi olursa ne olacak? İşini kaybedersin. Hapse bile girebilirsin."
"Birincisi, şikayetçi olmayacak çünkü kendisinin yaptığı şeylerin ortaya çıkma riskini alamaz." Kaşlarımı daha da çattım. Yaptıkları derken? Mutfakta kamera olmadığına göre beni rahatsız ettiğini ispatlayamazdık. Yaman aklımdan geçenleri anlamış gibi "Seni rahatsız etmesinden bahsetmiyorum," dedi. "Herifi biraz araştırdım. Önceki kız arkadaşlarının başına bela olmuş. Onu terk eden kızlardan birini o kadar rahatsız etmiş ki, en sonunda kızın abisi ağzını burnunu kırmış. Başka bir kıza fotoğraflarıyla şantaj yapmış. Herif puştun teki yani." Hızlanan kalbime eşlik eden ellerim buz keserken yüzümde nasıl bir ifade varsa artık Yaman elini başımın arkasına atıp beni göğsüne çekti. Şirketin önünde oluşumuzu umursamadan göğsüne yaslandım. Birleştirdiğim ellerim göğüslerimizin arasında duruyordu. Sarılışına karşılık vermek yerine ellerimi aramızda tutmaya devam ettim. Buz kesen ellerimin ilacı Yamanın sıcacık göğsüydü. "Bir daha karşına çıkmayacak, suratsız."
"Nasıl yani?"
"İstifa etti." Hızlıca geri çekildim fakat başımın arkasındaki eli yüzünden çok uzaklaşamadım. Elini saçlarımdan yüzüme doğru hareket ettirdikten sonra elinin tersiyle yanağımı okşadı. "İki seçeneği vardı, ya kendi isteğiyle istifa edecekti ya da yaptığı her şeyi delilleriyle birlikte ailesine gönderecektim. Arada sırada aklı çalışıyor sanırım, istifa etmeyi seçti." Baş parmağını yanağıma bastırarak "Gül artık ya," deyince isyanına güldüm. Gülümsememle birlikte parmağı yanağımdaki çukurla birlikte hareket etti. Gamzelerimin yerini mi ezberlemişti bu adam? "Bu kadarıyla kurtulduğuna sevinsin. Harun araya girmese vücudunda kırılmadık kemik bırakmayacaktım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
General FictionYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...