Hazal Koçak
"İstifa dilekçemi patrona götürüyorum."
İnci ensemden tutarak geri yerime oturttu. "Yılbaşı eğlencesi yüzünden istifa etmiyorsun." Evet, ediyordum. Ben Yamandan uzak durmaya çalıştıkça hayat tabiri caizse bana kıçıyla gülüyordu. Patronumuz Harun Ünsal ile konuşmuş, yılbaşı eğlencesini ortak düzenlemek kararına gelmişlerdi. Bu şirkette karar verildiğinde neden kimse bizim, yani çalışanların da fikrini almıyordu ki? Çünkü bilsem kesinlikle hayır oyu verirdim. Herkesin de aynısını yapmasını sağlardım, ne pahasına olursa olsun.
"O zaman eğlenceye ben gelmiyorum."
"Geliyorsun."
"Gelmiyorum."
"Geliyorsun."
"Gelmiyorum."
"Gelmiyorsun."
"Geliyorum."
İnci gülerek "Güzel," deyince ne dediğimi fark ederek başımı masaya vurdum. Bu kadından nefret ediyordum. İstediğini yaptırmanın bir yolunu mutlaka buluyordu. "Ne giyeceksin?"
"Çuval." Kafama fırlattığı kalem yüzünden inleyerek doğruldum. Metin maili okur okumaz resepsiyondaki kızı davet etmeye gittiğinden odada yalnızdık. Şefim bana şiddet uyguluyor diye şikayet etsem de şahidim yoktu yani. Madem elimden bir şey gelmiyordu o zaman daha da sinirlenmesini sağlardım. "Tamam. Senin hatırına kefen giyerim."
Fırlatmak için ikinci kalemi eline aldığı anda koşarak odadan çıktım. Fakat bir adım atamadan duvara çarptım. Hayır, duvar gibi bedeni olan Yamana çarpmıştım. Kokusu saniyeler içinde ciğerlerime dolarken geri çekildim. Kokusunu tanıyor olmak bile sinirimi bozuyordu.
"Niye koşuyorsun?"
"Koşmuyorum."
Yaman gülerek "İnadından öleceksin," deyince elimde olmadan ben de güldüm. Ona karşı savunma mekanizması geliştirmeye öylesine odaklanmıştım ki, farkında olmadan dediğinin aksini dile getiriyordum. Öyle olsa dahi. Elindeki paketi havaya kaldırdı. "Yurt dışından güzel bir kahve geldi. Eşlik etmek ister misin?"
Çay insanıydım. Günün her saatinde çay içme ihtiyacı duyardım. Fakat güzel kahveye de hayır demezdim. Sorun teklifin Yamandan gelmesiydi. Kalp atışlarım yüzünden akıllı saatimin sürekli uyarı vermesine neden olan, dokunuşundan tiksinmediğim Yaman. Mantıklı olan hayır dememdi. Bunu yapacağımı o da anladı. Sanırım bu yüzden cevabımı beklemeden elini belime atarak onunla birlikte yürümemi sağladı. İtiraz etmedim. Normalde ilk kez duyacağı tarzda küfürler edip belime sardığı kolunu da kırıp münasip bir yerine monte etmem gerekirken uslu uslu mutfağa geçtim. Yaman kahveyi hazırlarken dirseklerimi tezgaha yaslayarak son zamanlarda bağımlısı olduğum oyunu oynamaya başladım.
"Yılbaşıyla ilgili size de mail geldi mi?"
"Hıhı."
"Her sene gider misiniz?"
"Hıhı."
"Bu sene gidecek misin?"
"Hıhı."
"Sana eşlik edebilir miyim?"
"Hıhı."
Oyunu kaybedince kaşlarımı çatarak neyi yanlış yaptığımı anlamaya çalıştım. Bence yapılması gereken hamleler bunlardı ama yine kaybetmiştim. Dudağımı ısırdığım sırada belime sarılan kollarla kaskatı kesildim. Yaman ellerini karnımın üzerinde birleştirip sırtımın göğsüne yaslanmasını sağladı. Bedenlerimizin arasında mesafe yoktu. Yine. Saatimin titremesi aldığım hızlı solukların arasında kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
General FictionYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...