Bölüm 20

215 29 23
                                    

Hazal Koçak

"Yani bu şekilde mi devam edeceksiniz? Her şey yılbaşında başladığına göre yedi aydır birliktesiniz."

Biramı yudumlarken "Birlikte değiliz," diyerek Mirayı düzelttim. Yamanla aramda olanları bilen tek kişi oydu. Liseden beri hayatımdaydı ve benimle, hissettiklerimle ilgili her şeyi biliyordu. Onunla konuşurken kendimi filtrelemiyordum. Rahattım çünkü ne olursa olsun beni yargılamayacağını biliyordum. Yılbaşı gecesi onu arayıp yaşananları anlatmıştım. O günden beri ne söylersem söyleyeyim bir kez olsun gözlerinde yargılama görmemiştim. En saçma hareketimi bile haklı çıkarmanın yolunu buluyordu. "Aramızdaki şey seksten ibaret. Fazlası yok."

"Fazlası olduğunu biliyorsun."

"Hayır."

"Adam senin için Gökalp'i dövdü ve işten çıkardı."

Omuzlarımı silkerek "İyi insan olmak böyle bir şey," dedim. Kendimi inandırmaya çalıştığım da buydu. Diğer türlü düşünmek ödümü koparıyordu. İlişki yaşamak, birine bağlanmak, o kişiye kalbini kırma gücünü vermek... Tüm bunlar teoride bile nefesimin kesilmesine neden oluyordu. Daha önce aileme, arkadaşlarıma, ilk aşkıma bu gücü vermiştim ve yaptıkları tek şey canımı yakmak olmuştu. Babam beni bırakıp oğlunu sevmişti. Annem beni olduğum gibi kabul etmemişti. On yılımı birlikte geçirdiğim arkadaşım aramın bozuk olduğu, hakkımda asılsız şeyler söyleyen biriyle arkadaş olmayı tercih etmişti. İlk aşkım ise yanında güzel birini istediğini ve benim o kişi olmadığımı söylemişti. Başkaları için bunların dertten sayılmadığını biliyordum ama hepsini yaşayan kişi olarak insanlarla işim bitmişti. Güvendiğim son insan Miraydı. Ondan sonra tanıdığım kimseyi hayatıma gereğinden fazla dahil etmemiştim. Bu sayede güvendeydim. Canım yanmıyordu. Kim ne yaparsa yapsın kırılmıyordum çünkü bunu yapabileceğini önceden biliyordum. Böyle iyiydim. İlişki yaşamak, Yamana aşık olmak güvenli yerimden çıkmamı gerektiriyordu ve ben bunu kesinlikle istemiyordum.

"Lütfen kendini kandırmayı bırak artık. Adam resmen sana tapıyor."

"Sana fotoğrafını gösterdim, Miray. Sence o tipte biri bana tapa bilir mi? Ya hadi Yamanı bir kenara bırakalım. Herhangi bir insan bana tapa bilir mi sence? Bu tipime?"

Dişlerini sıkarak "Şunu yapmayı kes artık," diye tısladı. Öfkelenmek benim işimdi. Her şeye kızar, bağırıp çağırırdım. Miray ise nadiren kızardı. Şu anda kesinlikle kızgındı. "Gidip şerefsizin tekine aşık olman çirkin olduğun anlamına gelmiyor. Sana yanına yakışmadığını söyleyen o şerefsiz var ya, asıl o senin yanına yakışmıyordu ve bunun görünüşüyle hiçbir ilgisi yok. Neden yanına yakışmadığını bilmek ister misin? Çünkü birine çirkin diyecek kadar şereften yoksun. Senin gibi başkalarına kızdığında kendine zarar veren birinin yanında olması gereken son kişi bile değildi yani." Yarısı dolu bardağımı dudaklarıma götürüp tek dikişte içmemi sakince izledi. Boş bardağı masaya geri koymamla konuşmaya devam etti. "Kalbini kırdığında on beş yaşındaydın, Hazal. Ergendin. Çocuktun ya. Herifin söylediği tek cümle yüzünden tüm hayatını aşktan, erkeklerden kaçarak geçirdin. Değer mi ya? Onun gibi birinin şerefsizliği yüzünden Yamandan kaçmana değer mi?"

Dolan gözlerimi saklamak umuduyla başımı restoranın girişine çevirdim. Garsona bardağı tazelemesini işaret ettim. İlk kez aşık olduğumda on beş yaşındaydım. Onu tanımıyordum bile. Ergenliğe yakışır şekilde uzaktan sevmiş, kendimce hakkında bilgi edinmiş, hatta arkadaşı olmuştum. Son senesiydi. Gidecekti. Bu yüzden gözümü karartmış, okul kapanmadan önce hislerimi itiraf etmiştim. Üzgünüm ama yanımda bana yakışan biri olsun istiyorum. Aldığım cevap buydu. Her kelimesi zihnime çivi misali çakılmıştı. O zamana kadar da aynadaki yansımama bayılmıyordum fakat ilk aşkımın söylediği şeyden sonra tamamen nefret etmiştim. Ne zaman birinden hoşlanır gibi olsam bana bakmayacağını kendime hatırlatmış, hemen vazgeçmiştim. Bir noktadan sonra ise erkeklerle aynı ortama girmekten dahi kaçınmaya başlamıştım. Yirmi dört yaşında olmama rağmen hiç sevgilim olmamasının nedeni buydu.

Miracle [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin