İnci Demir
Garaja inip de şoför koltuğunda telefonla konuşan Harunu görünce yüzüme yayılan gülümsemeyi engelleyemedim. Bu adamın kalbime, ruhuma yaptığı şey öylesine kıymetliydi ki. Yaşadığımı hissettiriyordu. İşle ev arasında geçirdiğim onca yıldan sonra birinin ilgisinin odağı olmak, hep yanımda olması garipti. Garip ve güzel. Kesinlikle güzeldi çünkü ona baktığım, onu düşündüğüm her seferde kendimi gülümserken buluyordum. Çevremdeki insanların dediğine göre bu sık yaptığım bir şey değildi. Son zamanlarda ise sürekli yapıyordum. Sık sık gülümsüyordum. Onunla karşılaştığımda somurtuyor muydum? Anında yüzüm gülsün diye bir şeyler yapıyordu.
Arabaya bindiğimde konuşmasına ara vermeden uzanıp yanağımdan öptü. Konuştuklarından anladığım kadarıyla satın almak istediği bir yer vardı ve yaşanabilecek sorunları tartışıyordu. Emniyet kemerimi bağladıktan sonraki on dakikayı şirketin grup mesajlarını okuyarak geçirdim. İşler yoğun olduğundan gün içinde bakamamıştım. Son mesajı da okumayı bitirince Harun aramasını sonlandırdı. Elimi dudaklarına götürüp üzerini öptü. "Hoş geldin," demesine gülümseyip ben de telefonumu kapattım.
"Hoş buldum."
"Eve mi?"
"Yakındaki AVM'e uğramam gerekiyor."
İşle, günümüzün nasıl geçtiğiyle ilgili konuşarak geçirdiğimiz yolculuk kısa sürdü çünkü AVM ofise yakındı. Arabadan inip de asansöre doğru ilerleyeceğim sırada elimin tutulmasıyla duraksadım. Harun parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. Elim elinin içinde kayboluyordu. Kaşlarımı kaldırarak yüzüne bakınca gülerek "Sevgililik kuralları bilmem kaçta el ele tutuşmamız gerektiğinin yazdığına eminim," dedi. Yanaklarıma hücum eden sıcaklığın farkında olduğumdan hızlıca yürümeye başladım. Kızardığımı görmesini istemiyordum. Elbette sevgililerin el ele tutuştuğunu biliyordum ama çift olmakla ilgili her şeyi unutacak kadar uzun süredir yalnızdım. Yalnız kalmaya devam edeceğimi düşünüyordum, Harun kapıyı bile çalmadan hayatıma girmeden önce.
Kitap mağazasına girdiğimiz sırada Haruna neden AVM'e geldiğimizi anlatıyordum. Üç gün sonra Hazalın doğum günüydü. Her çalışanın doğum gününde para toplar, hediye alırdık. Genellikle bu işi Hazal yapardı. Doğum günü çocuğu o olduğundan alış verişe ben çıkmıştım.
"Kitap mı alacaksın?"
"Hediye kartı."
Kasanın önündeki hediye kartlarını incelerken Harunun "Hazal iyi bir kız," dediğini duydum. Üzerinde kedi veya papatya resmi olan kart arayışıma devam ediyor, bir yandan da onu dinliyordum. "Sadece gülümsemekle arası yok gibi."
"Yakın olmadığı insanlara gülümsemiyor." Aklıma gelen şeyle gözlerimi devirdim. "Onunla konuşmayı denesene. Eminim seninle konuştuğunda yüzünde güller açacaktır."
"Neden öyle söyledin?"
"Ne zaman seninle ilgili konuşsak salak olduğumu ima ediyor. Hep senin tarafında."
"Ama beni tanımıyor."
Üzerinde kitap okuyan kedi resmi olan hediye kartını elime aldıktan sonra "Önemi yok ki," diyerek Haruna döndüm. Aradığımı bulmuştum, yani hediye kartını. Kesinlikle Harundan bahsetmiyordum. "Yakışıklı, uzun boylu ve büyük harflerle ZENGİNSİN." Abartılı konuşmama gülünce kalbim göğüs kafesimin içinde takla attı. Bir adam gülümsediğinde nasıl bu kadar güzel görünebilirdi? "Bu yüzden her konuda haklı olan sensin."
"Erkeklere baktığında kusacakmış gibi görünüyor. Böyle düşünmesine şaşırdım."
"Benim etrafımda erkek görünce kusmayı unutuyor sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
Ficción GeneralYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...