İnci Demir
Bir anda üzerimde hissettiğim ağırlıkla öksürerek uyandım. "Tete!" bağırışıyla neler olduğunu anlamıştım. Pazar günüydü ve kız kardeşim eşiyle birlikte arkadaşlarıyla görüşecekti. Annemle babam da akraba ziyaretinde olduğundan yeğenim bugün bana emanetti. "Günaydın!"
"Günaydın, böceğim."
"Bugün birlikteyiz! Annem öyle söyledi! Parka gider miyiz?!"
Alperin ne zaman normal ses tonuyla konuşmaya başlayacağını merak etmiyor değildim. Ya o bağırmadan konuşmayı öğrenecekti ya da ben kulaklarım için doktora gidecektim. "Gideriz, böceğim," dememle daha da yüksek sesle çığlık attı. Tamam, ben doktora gidecektim.
Kız kardeşim gelip Alperi kahvaltı yapsın diye mutfağa götürünce zor da olsa yataktan kalktım. Dün geceyi yarın yapılacak toplantı için gereken dosyaları hazırlamakla geçirmiştim, bu yüzden de yorgundum. Esneyerek telefonuma uzandığımda gelen mesajı görmemle donup kaldım.
Harun Ünsal
Sanırım artık günaydın mesajı atabilirim.Uykumun dağılma hızı şok ediciydi. Yanaklarımdaki sıcaklık saniyeler içinde boynuma yayılınca geri yatağa oturdum. Sinemadaki aşk itirafımızdan sonra iki kez telefonda konuşmuştuk ama mesajlaşmak henüz gündemimizde yoktu. En azından ben öyle sanıyordum. Keşke öyle de kalsaydı çünkü ne yazacağımla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Yaşadığım ilk ve son ilişkinin üzerinden yıllar geçmişti. İtiraf etmekten hoşlanmasam da bu tarz şeyleri unutmuştum. Panik içinde kolyemi çekiştirirken dakikalar hızla ilerliyordu.
En sonunda pes edip Hazalı aradım. Aramayı cevaplamasını beklerken bakışlarımı odamdaki saate çevirdim. Saat on olmak üzereydi ve benim bildiğim Hazalın bu saatte uyanık olma ihtimali yoktu. Hafta sonları öğlene kadar uyurdu. Bildiğim diğer şey de uyandırılmaktan nefret ettiğiydi. Aklımdan geçenleri doğrulaması uzun sürmedi. Aramayı "Bu saatte sadece ölüm kalım meselesi için aranır insan ya," diye homurdanarak cevapladı. Sesi yeni uyandığı için boğuk ve kesinlikle sinir doluydu. "Ne var?"
"Günaydın, neşe kaynağım. Yine çok enerjiksin."
"Müdürüm olarak mı aradın, arkadaşım olarak mı?"
"Aradaki fark ne?"
"Müdürüm olarak aradıysan günaydın diyeceğim, arkadaşım olarak aradıysan küfür edeceğim."
Sesindeki gittikçe artan sinire yüzümü buruşturdum. Hazal kesinlikle sabah insanı değildi. Ofise geldiğinde de ilk yarım saat pek konuşmaz, ruhu uyandıktan sonra normale dönerdi. Bunlar kendi sözleriydi. "Müdürün olarak aramış olmayı çok istesem de arkadaşın olarak aradım," dememle gelen boğuk seslere kaşlarımı çattım. Kesinlikle yüzünü yastığa bastırmış ve art arda küfür etmişti fakat ne söylediğini sormaya niyetim yoktu. "Harun mesaj atmış. Ne yapacağımı bilemedim. Yardımın gerekiyor."
"Yirmi dört yaşındayım, İnci. Yirmi dört yıllık hayatım boyunca kaç sevgilim olduğunu biliyor musun?" Sorusuna gözlerimi devirsem de sessiz kaldım. "Sıfır. Sence ben tavsiye almak için doğru insan mıyım? Hem de bu saatte?"
"Metini arayacak halim yoktu."
"Bence o yavşak benden daha iyi tavsiye verir."
Gerginlikten ölüyormuş gibi hissediyor olmama rağmen güldüm. Metin nefes alan her dişi varlıkla flört etmeye çalıştığından Hazal ona böyle söylüyordu. Arkasından dediği yoktu, çoğu kez çocuğun yüzüne de söylemişti. "Sence flört manyağı birinden mi tavsiye almalıyım yoksa aşktan anlayan birinden mi?" Soruma aldığım cevapla gözlerim irileşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
General FictionYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...