İnci Demir
"Oğlum, siz kaybetmeye mahkumsunuz. Vazgeç bu sevdadan. O takımla mutlu olamazsın."
"Saçını başını yolarım, Hazal. Çok ciddiyim bak. Defol git başımdan."
Kahkaha atan Hazalı, sinirden gözleri kan çanağına dönmüş Metini izlerken kıkırdadım. Derbi tarihi açıklandığından beri birbirleriyle uğraşıyorlardı. Kazanan taraf Hazalın tuttuğu takım olduğundan ofise gelir gelmez Metine hayatı zindan etmeye başlamıştı. Derbilerde görmeye alıştığım bir manzaraydı, yine de her zaman komikti. Hazal maç skoruna atıfta bulunarak "Sana üçü bir yerde getireyim mi?" deyince Metin ulaşabildiği tüm kalemleri koşarak odadan çıkan Hazala fırlattı. Geri yerine oturduğunda başını ovuşturuyordu. "Bu kız elimde kalacak."
"Dikkat et de sen Yamanın elinde kalma."
"O hangi takımı tutuyor? Cadı neden gidip sevgilisiyle uğraşmıyor?"
Geri işime dönmeden önce "Yamanın Hazala nasıl baktığını görmedin bence," diyerek güldüm. "Hazal isterse tuttuğu takımı da değiştirir, ismini de değiştirir, yaşadığı ülkeyi de değiştirir. Hazal istesin yeter." Metin önce kaşlarını çatsa da dediklerimde haklı olduğumu anlayınca ofladı. Galatasaray kaybedince Hazala yaptıkları yüzünden ne kadar pişman olduğunu görebiliyordum ama hak etmişti. Yerleri değişirse, kaybeden taraf Fenerbahçe olursa Hazalın ona kan kusturacağı konusunda Metini daha o zaman uyarmıştım. Beni dinlemesi gerekiyordu.
"İzin mi alsam ben? Kendimi hastaymış gibi mi göstersem? Bu kızın dalga konusu olmaktan nasıl kurtulurum?"
"Masasını beş yazılı kağıtlarla kapladığında bugünü tahmin etmen gerekiyordu. Ne yaparsan yap durmayacak. Bence pes et ve kinini kusmasına izin ver."
Metin kafasını tüm gücüyle masaya vurunca kahkaha attım. Biri önemli müşteriler buluyor, ülkenin dört bir yanına, hatta yurt dışına satış yapıyor, diğeri de her gün bol sıfırlı rakamlarla oynuyordu. Özlerinde ise çocuklardı işte. Birbiriyle uğraşmaya bayılan iki çocuk. Kapının tıklatılmasıyla bakışlarımı bilgisayar ekranından ayırdım.
Aralanan kapıdan görünen yüz kalbimin titremesine neden oldu. Harun her zamanki kusursuz görüntüsüyle kapıdaydı. İnsanlar hakkımızda konuşmaya başlamışlardı. Kendimi düzeltmeye çalışsam da hala dedikodu odağı olmak paniklememe neden oluyordu. Bu yüzden şirkette yan yana gelmemeye çalışıyorduk. Daha doğrusu bunu ondan rica etmiştim ve Harun da isteğime saygı duyarak kabul etmişti. Başıyla Metini selamladıktan sonra yeniden bana baktı.
"Öğle yemeğinde bana eşlik eder misin?"
Kaşlarımı kaldırarak bilgisayardan saati kontrol ettim. Yemek saatiydi. İşe öylesine dalmıştım ki, saatin farkında değildim. "Dışarı mı çıkacağız?" Sorumu başını sallayarak cevapladı. "Beş dakikaya otoparka iniyorum." Harun kapıyı kapatıp gidince çantamı alıp makyajımı düzelttim. Bu sırada üzerimde olan bakışların farkındaydım. Görmezden geliyordum. Bir süreliğine. "Ne var?"
"Makyaj yapmaya üşenen İnciden gün içinde makyaj yapan İnciye..."
Metine gözlerimi devirdim. İkisi de Harunla ilişkim başladığından beri bendeki değişikliklerle dalga geçiyorlardı. Sayelerinde büyük lokma ye, büyük konuşma denildiğinde neden bahsedildiğini net olarak anlamıştım. "İşine bak." Bilgisayarımı kapatıp ayaklandım. Metinin masasının önünden geçerken kolumun tutulmasıyla bakışlarımı iş arkadaşıma çevirdim.
"İyisin, değil mi? Seni üzmüyor?"
Beklemediğim sorulara gözlerimi kırpıştırdım. Ciddi olmak Metine göre değildi. Genellikle her şeyle dalga geçerdi, dalga geçerlerdi. O ve Hazal dünya üzerindeki her konuyla dalga geçebilmek yeteneğine sahiplerdi. Bu yüzden ciddi olduğunu görmek şaşırmama neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle [+18]
Fiksi UmumYeni ofis. Yeni çalışma arkadaşları. Aynı ofisi kullanacak iki şirketin çalışanları daha ilk günlerinde bu durumdan nefret etmişlerdi. Hazal onlara hoş geldin demeye çatık kaşlarla gelen Yamandan nefret etmişti. İnci ise şanssızlığını konuşturarak o...