Bu iki haftanın ardından, arkasına saklanacak hiçbir şey kalmadığında Crowley, Aziraphale'e West End yakınlarındaki köhne bir barda nasıl hissettiği anlatmıştı ve Aziraphale de aynı şekilde hissettiğini itiraf ettiğinde neredeyse ağlayacaktı. İşleri ağırdan almaya karar vermişlerdi ve yaptıkları da tam olarak buydu.
Küçük bir adım daha atmalarının altı bin yıl daha sürmesi Crowley'in umurunda değildi. Yakın zamanda dünyanın sonu gelecekmiş gibi değildi. Yine olmayacaktı, en azından.
Yine de Aziraphale ile paylaşmaya henüz hazır olmadığı bazı şeyler vardı. Bunlardan biri 1880'de yazdığı, meleğe tıpatıp benzeyen bir karakterin, tuhaf bir şekilde Crowley'e benzeyen bir adamın ayaklarını yerden kesip gün batımına doğru yola çıktığı bir aşk romanıydı.
Diğeri ise kabuslarının devam etmesi değil, aynı zamanda daha da kötüleşmesiydi.
Adil olmak gerekirse, bir süreliğine uzaklaşmışlardı. Kitapçı yangını kabusu onu derinden sarsmış olsa da, Aziraphale'le birlikteyken her şey yok olmuş gibiydi. Bunun daha büyük bir melek gücü mü olduğunda yoksa altı bin yıl sonra onun yanında kendini güvende hissetmesinden mi emin değildi ama Aziraphale onun yanındayken Crowley güzel şeylerin hayalini kuruyordu.
Bu, iki haftayı kitapçıda geçirdiğinden beri evinde uyuduğu ilk geceydi. Crowley, sahip olduğu tek ince, gösterişli battaniye için kendine küfrederek, rahat edebilmek için saatlerce yatağında bir sağa bir sola dönüp durmuştu. Açıkça işini yapmıyordu ve başka bir mucize yaratacak kadar enerjisi de yoktu.
Aziraphale dairesinin ilk kez ziyaret ettiğinde, ortamın ne kadar karanlık ve soğuk olduğunu belirtmiş ve özellikle Crowley'in kolayca soğumaya yatkın olması nedeniyle battaniyelerin yokluğundan yakınmıştı. Crowley ona sadece kıs kıs gülmüştü ve ona biraz çay ikram etmişti.
Şimdi Crowley, Aziraphale'in tavsiyesini dinlemediği için pişmandı. Battaniye, son birkaç haftadır alıştığında karşılaştırıldığında kağıt gibi geliyordu ve rahat bir uyku pozisyonu bulamıyor gibi görünüyordu. Sonunda sürüklenip gittiğinde, yalnızca yanan bir kitapçı dükkanını ve dünyanın sonunu hayal etti.
O zamandan beri neredeyse her gece kabuslar görmeye başlamıştı. Bazı geceleri unutmak diğerlerinden daha kolaydı ama günün geri kalanında onu sarsmaya devam eden geceler hala boğazında takılı kalmış bir çığlıkla ya da başka bir soğuk terle uyandığı gecelerdi.
Birinin gününü korkunç bir rüyayı kafasında tekrar tekrar canlandırarak geçirmesi fazlasıyla sakıncalıydı bu yüzden yaklaşık iki hafta sonra Crowley sorununa bir çözüm buldu. Şu anda tüm sorunlarının nedeni uyku gibi göründüğünden, basitti: sadece duracaktı.
Elbette kişinin yaklaşık altı bin yıllık rutini durdurmak, söylemesi yapmaktan daha kolaydı. İblislerin uyumaya ihtiyacı yoktu, bu doğruydu ama Crowley buna oldukça alışmıştı ve vazgeçmek kolay bir iş değildi. Yine de, aklında tek bir amaç doğrultusunda başını dik ve gözlerini açık tutmak için elinden geleni yapmıştı: Aziraphale'i olağandışı herhangi bir konuda uyarmaktan kaçınmıştı.
Bu elbette feci şekilde başarısız olmuştu.
*24.10.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rest Of Their Lives: To Sleep, Perchance To Dream / Crowzire
Fanfiction*Rest Of Their Lives serisinin ikinci kitabıdır. *Tamamlandı *Çeviridir *** Sonunda sürüklenip gittiğinde, yalnızca yanan bir kitapçı dükkanı ve dünyanın sonunu hayal etti. O zamandan beri neredeyse her gece kabuslar görmeye başlamıştı. Bazı gece...