Beş dakika ve birçok kat merdiven çıktıktan sonra Aziraphale, Crowley'in dairesinin önünde duruyordu, elleri kapı tokmağının üzerindeydi ve kapıyı çalsa mı yoksa kırsa mı karar vermeye çalışıyordu. İçeriden ağlama sesleri geldiğinde göğsünde bir şeyin büküldüğünü duyabiliyordu.
"Crowley! Crowley, benim!" seslendi ama cevap gelemdi. "İçeri giriyorum, tamam mı?"
Hıçkırıkları daha da arttı, ta ki duyduğu tek şey ismine dönüşen boğuk bir çığlık olana kadar.
"AZİRAPHALE!"
Aziraphale hızla harekete geçti. Hızlı bir tekmeyle kapı içeri düştü ve elinin bir hareketiyle sanki hiçbir şey olmamış gibi kapı yeniden kapandı. Aziraphale, Crowley'in sıkıntılı sesini takip ederek daire boyunca koştu, ta ki Crowley'i masasının üstünde katlanmış halde, sonunda uyuyakalmış ama açıkça acı çeken bir durumda bulup yanına gelene kadar. Korkunç bir kabusun içindeymiş gibi, hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi ortalıkta debeleniyor, masanın üzerindeki çeşitli eşyaları düşürüyordu.
"AZİRAPHALE, NEREDESİN?!" diye bağırdı ve Aziraphale ilk şokunu atlatıp ona doğru koştu. Elleri bir anlığına onun üzerinde dolaştı, ne yapacağını, neyin ona yardım edip neyin zarar vereceğini bilemedi.
Crowley bir çığlık attı, yumruklarını sıktı, bir şeye karşı savaştı ve Aziraphale buna daha fazla dayanamadı. Kollarını onun etrafına doladı, onu tekrar sandalyeye çekti ve bir kolu beline, bir eli alnına dolanarak onu sabit tuttu. Crowley ona karşı savaştı ama o onu sıkıca tuttu ve Crowley'in duyabileceğinden emin olmadığı bir dizi özür diledi ve teselli verdi.
"Özür dilerim, canım, çok özür dilerim. Bilmeliydim, daha önce görmeliydim. Lütfen geri dön. Ben buradayım, sadece geri gel." dedi ve Crowley tekrar bağırdı.
"AZİRAPHALE!"
"Geri dön, Crowley, uyan. Lütfen!" Crowley'in kolları titriyordu ve Aziraphale onu daha da sıkı tuttu.
"Lütfen, aşkım, uyan. Sorun değil. Seni tuttum." diye fısıldadı. Crowley'i bundan nasıl uyandıracağından emin değildi. Burası keşfedilmemiş bir bölgeydi. Crowley'i daha önce de rüyada görmüştü ama bu şekilde görmemişti. Asla bu şekilde değildi. O kadar zaman önce kitapçıda yaşanan kabus bile bununla kıyaslanamazdı. Crowley kendi zihninde sıkışıp kalmıştı ve onu bir an önce bu durumdan kurtarması gerekiyordu.
"Seni seviyorum." dedi ve eğilip onun yanağından öptü. Crowley anında rahatlamaya başladı. Sonunda bu durumdan kurtuluyordu.
"Bu kadar. Şimdi, sakin ol, iyisin," dedi Aziraphale, elini Crowley'in saçlarının arasından geçirerek. Crowley sonunda gözlerini açtı.
"....Aziraphale?"
Aziraphale yeninden nefes alabildiğini hissetti. "Evet! Evet, benim, Crowley, buradayım."
Crowley sonunda kendini parçalara ayırdı ve Aziraphale kollarını açarak onun için hazırdı. Crowley onun omzunda ağlarken, Aziraphale ceketini çıkardı ve Crowley'e sardı, ihtiyaç duyduğu süre boyunca onu yakınında tuttu. Kesinlikle donuyordu ve bu kötü yalıtımlı dairenin ona hiçbir faydası yoktu.
Hayır, bu hiç işe yaramazdı.
Parmak şaklatmasıyla kitapçıdaki kanepede oturuyorlardı.
Crowley başını kaldırmadan, "Bu, bir mucizenin aptalca israf edilmesiydi," diye mırıldandı. Ani sıcaklık değişimini fark etmiş olmalıydı ve eski kitapların kokusunu almamak zordu.
"Ah, şşşh," dedi Aziraphale, "Sen araba kullanacak durumda değilsin, ben de yürüyecek durumda değilim. Mayfair'e kadar koşmamın ardından henüz dinlenme aşamasındayım."
Crowley ilk kez başını kaldırıp baktı, yüzünde hala gözyaşlarının izleri vardı. "Oraya kadar koştun mu? Neden?"
Aziraphale sanki dünyadaki en bariz şeymiş gibi ona baktı. "Bana ihtiyacın vardı."
"Nasıl bildin?"
"Sana ihtiyacım olduğunda senin de bildiğin gibi," dedi ve bir şekilde Crowley'in onu anladığını biliyordu.
İkisinin de konuşması biraz zaman aldı ama Crowley hiçbir zaman Aziraphale'in elini bırakmadı. Varlığından dolayı ona karşı baskı altındaydı ve Aziraphale, Crowley'in örgü ekose battaniyeyi etrafına sarmasına izin verdiğinde memnun olmuştu.
Yaklaşık yirmi dakika sonra sessizliği bozan Crowley, "Bunu görmeden duyamıyorum," dedi. konuşurken sesi titriyordu.
"Neyi gördün, canım?" diye sordu Aziraphale, kolu hala ona sarılıydı ve onu olduğu yere sabitledi.
"O gün. Her şeyin bitmesi gereken gün. O yangını ve sevdiğin tüm kitapların yandığı görmekten ve senin... az önce yok olduğun hissine kapılmaktan kendimi alamıyorum. Sonsuza kadar."
Aziraphale elini sıktı. "Buradayım, canım. Sana söz veriyorum. Güvendeyim, güvendesin, kitapçı da öyle. Endişelenecek bir şey yok, artık yok."
*29.10.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rest Of Their Lives: To Sleep, Perchance To Dream / Crowzire
Fiksi Penggemar*Rest Of Their Lives serisinin ikinci kitabıdır. *Tamamlandı *Çeviridir *** Sonunda sürüklenip gittiğinde, yalnızca yanan bir kitapçı dükkanı ve dünyanın sonunu hayal etti. O zamandan beri neredeyse her gece kabuslar görmeye başlamıştı. Bazı gece...