Crowley sesi titreyerek, "Ama oldu," dedi. "Bunun olduğunu gördüm. Bütün buranın yanıp kül olduğunu gördüm ve sen gitmiştin."
Aziraphale onu yakınına getirip sıkıca tuttu. "Ne kadardır var, Crowley?"
"Ne?"
"Ne kadar zamandır bu kabusların yüzünden acı çekiyorsun?"
Crowley omuz silkti. "Yaklaşık bir ay."
"Bir ay mı?!" Aziraphale bağırdı ama hemen kendisine gelebilmek için derin nefes aldı. Şu anda Crowley'in yanında olması gerekiyordu, tüm bunlar hakkında daha sonra da endişelenebilirdi. Biraz daha sakin bir ses tonuyla devam etti. "Bir ay mı?"
Crowley başını salladı. "Birkaç hafta sonra buna dayanamadım ve uyumayı bıraktım. Sonuncu uykumdan bu yana yaklaşık iki hafta geçti."
Aziraphale içini çekti. "Ah, canım, çok üzgünüm." dedi. "Neden bana söylemedin?"
Crowley gözlerini yere sabitlemişti. "Yapamadım."
"Neden olmasın?"
"Çünkü bu gerçek olduğu anlamına geliyordu." Aziraphale Crowley'in elini sıktı. "Ayrıca ne kadar endişelendiğini biliyorum. Etrafımda diken üstünde olmanı istemem."
Aziraphale bunu düşündü. Son birkaç haftadır Crowley'in etrafında her zamankinden çok daha fazla diken üstünde duruyordu ama artık sıkıntısının nedenini bildiği için buna gerek duymuyordu. En azından artık ona nasıl yardım edebileceğini biliyordu.
"Bunu düşünmeni istemiyorum," dedi, "Endişeleneceğim için bana bir şey söyleyemeyeceğini düşünmeni istemiyorum."
Crowley ona baktı. "Ama sen endişelenirsin."
"Elbette endişelenirim! Ne fark yaratıyor? Senin için her zaman endişeleniyorum, aileler böyle yapar! Endişelenirler!"
Crowley yanıt vermedi, Aziraphale bunu anladığı anlamına geliyordu. Bunun yerine Aziraphale'in elini sıktı.
"Bana güveniyor musun?" Aziraphale bir süre sonra sordu.
Crowley tereddüt etmeden, "Her zaman, "diye yanıtladı.
"O zaman lütfen, lütfen acı çektiğinde bana söyle. İhtiyacın olan şey konusunda her zaman çok sessizsin. Bana karşı son derece özenlisin ama yanı zamanda ilgilenilmeyi de hak ediyorsun. Daha önce bin defa söyledik, kendi tarafımızdayız. Birbirimize bakıyoruz. Artık sır yok. Lütfen, Crowley, bana söz ver."
Crowley başını salladı. "Peki. Söz veriyorum."
"İyi. Ben de söz veriyorum."
Crowley eğilip başını Aziraphale'in omzuna yaslayarak kıpırdandı. Aziraphale battaniyeyi etrafına çekti.
"Sadece her şeyi yeniden göreceğimden endişeleniyorum." dedi. "Uyuduğum anda tekrar o ateşin içinde olacağım."
Aziraphale, eli Crowley'in sırtında yukarı aşağı kayarken, "Eğer bunu yaparsan, o zaman seni bu durumdan kurtarmak ve burada olduğuma dair sana güvence vermek için tam burada olacağım," dedi. Kabusun yarattığı gerilim nihayetinde dağıldığında, kendisine karşı daha da ağırlaştığını hissedebiliyordu.
"Melek," diye mırıldandı Crowley, yarı uyanık bir halde. "Yorgunum."
Aziraphale yavaşça gülümsedi. "Evet, biliyorum canım. Uyumalısın. Buna ihtiyacın var."
"Korkuyorum."
Aziraphale son derecede şefkatli bir dikkatle elini tersini Crowley'in yanağının üzerinde gezdirdi ve iblisin gözleri kırpışarak kapandı.
"Korkma, canım. Seninle kalacağım."
Crowley hafifçe gülümsedi, gözleri hala kapalıydı. "Seni seviyorum," dedi ve uykuya daldı.
Aziraphale ısındı ve bu sadece kitapçının mükemmel ısıtması yüzünden değildi.
"Ben de seni seviyorum."
Parmağını sallayarak Gurur ve Önyargı yeniden ellerine geçti ve Crowley nihayet yanında uyurken, Aziraphale kitap okuyacak kadar rahatladığını hissetti.
Belki bir bakıma planı işe yaramıştı.
Aziraphale, yanında uyuyan iblise baktı. Büyük ekose battaniyenin altında huzurlu ve kesinlikle sevimli görünüyordu, sonunda parçalanmasına izin verdiğinde destek almak için ona doğru kıvrılmıştı. Aziraphale onun uyuyakalmasını izlerken, yüzünde hiçbir endişe yokken, çok daha sonraki bir zamanı düşündü; ikisinin paylaştığı küçük bir kulübeyi. Ön tarafta Crowley'in bitkileri için bir bahçe ve en sevdiği kitaplar için raflardan oluşan küçük bir kütüphane. Bundan çok da farklı olmayan bir kıs akşamını, güzel bir ateşin önünde kıvrılıp kitap okurken Crowley'in kucağında uyuyakaldığını ve sonunda onu yatağına taşıdığını hayal etti. Mutfak masasının yanında küçük bir okuma köşesi, oturma odasının yanında güzel bir pencere ve ay ışığında pencerenin yanında yavaşça dans ederken yüzyıllar öncesinden kalma eski müzikleri çalan artık çalışmaması gereken bir pikap hayal etti.
Elbette bu uzun bir sürmeyecekti. Crowley hala ona alışmaya çalışıyordu ve belki de bu fikir şu anda paylaşılamayacak kadar büyüktü. üstelik zamanları yokmuş gibi de değildi. Yine de Aziraphale bir gün oraya varacaklarını umuyordu.
Bir hafta geçti, hatta daha da fazlası ve Crowley'in yanından bir kez bile ayrılmadı.
*29.10.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rest Of Their Lives: To Sleep, Perchance To Dream / Crowzire
Fanfiction*Rest Of Their Lives serisinin ikinci kitabıdır. *Tamamlandı *Çeviridir *** Sonunda sürüklenip gittiğinde, yalnızca yanan bir kitapçı dükkanı ve dünyanın sonunu hayal etti. O zamandan beri neredeyse her gece kabuslar görmeye başlamıştı. Bazı gece...