Bölüm 5

71 11 4
                                    

Aralığın ilk sabahının erken saatlerinde, Londra'nın Soho bölgesindeki bir kitapçıda melek Aziraphale- cennetin eski çalışanı, Cennetin Doğu Kapısı'nın Koruyucusu- konforlu bir koltuğa oturmuş, kanatlı fincandan sıcak kakaoyu yudumluyor ve bir plan yapıyordu. Bir süredir ters giden bir şeyler vardı ve o bunun temeline inmeye karalıydı.

Aziraphale özünde bir problem çözücüydü. Cennet'te alevli kılıcını vermekten, kıyameti önlemeye, kafede sıradaki bir pound eksiği olan kadına bozuk para teklif etmeye kadar, her zaman büyük ve küçük sorunlara çözüm sunuyordu. Dünya üzerinde geçirdiği altı bin yıl boyunca, bir şeylerin ters gittiğini fark edecek kadar anlayışlı olduğunu düşünmek hoşuna gidiyordu.

Bir melek olduğundan problem çözmek onun ikinci doğası gibiydi. Doğru sorunları her zaman doğru şekilde çözemediği zamanlar olmuştu ama çoğu zaman bu kolayca gerçekleşmişti ve her zaman eninde sonunda hedefine ulaşmıştı.

Elbette çözmeyi seçtiği sorunların çoğu nesneldi ve bu da kesinlikle kişisel bir tanesiydi.

Crowley'de çok ters giden bir şeyler vardı.

Aziraphale bunu haftalar önce fark etmişti. Crowley'in tavrında bir tuhaflık vardı; normalden çok daha gergindi ve öfkesi önemli ölçüde azalmıştı. Her küçük şey onu sinirlendiriyor gibiydi ve Aziraphale, onun yanındayken kendini diken üstünde hissediyordu, söylediği ya da yaptığı bir şeyin onu kızdıracağından korkuyordu. Bu uzun zamandır yapmak zorunda olmadığı bir şeydi.

Huysuzluğun arttığı dönemlerden geçmek onun için de Crowley'den pek farklı değildi. Aziraphale bunu çok iyi biliyordu ama genellikle sıcak bir battaniye ve kanepede kestirmekle bu sorunlar çözülürdü

Bununla birlikte, giderek sıklaşan huysuzluk ve ürkekliğe rağmen, Crowley'nin son birkaç hafta içinde yaptığı ve Aziraphale'in gerçekten endişe verici bulduğu üç şey vardı:

          1- Artık neredeyse her zaman güneş gözlüğü takıyordu. Aziraphale, Crowley'in gözlüklerini toplum içinde takmasına alışıktı ama kitapçı onların güvenli alanıydı. Birkaç hafta öncesine kadar onları yanında çıkarmak gibi bir kaygısı yoktu. Ne yazık ki bu, Crowley'in gerçekten bilmesini istemediği bir şeylerin olduğu anlamına geliyordu

          2- Haftalardır kitapçıda gece kalmamıştı. Bu genellikle endişelenecek bir şey değildi ancak aralarında bir şeyler değiştikten sonra, artık mümkün olduğu kadar birlikte zaman geçirmeye karar vermişlerdi. Artık bunu yapmakta özgürlerdi. Ancak tüm bunlara rağmen Crowley bir şekilde uzun zamandır olduğundan daha mesafeli görünüyordu. Aziraphale onu daha iyi tanımasaydı ondan kaçtığını düşünürdü.

          3- Crowley geçtikleri birkaç hafta içinde onu kitapçıda ziyaret ettiğinde bile asla kanepede kestirmemişti. Bu belki de en endişe verici olanıydı. Kanepe, Crowley'in dükkanda en sevdiği yerdi; pek çok tembel öğleden sonrasını ekose bir battaniyenin altında keyifle uyuklayarak geçirmişti. Crowley'i her zaman en rahat haliyle o kanepede görmüştü. Peki şimdi ne değişmişti?

Aziraphale, yapılacak en doğru şeyin Crowley'in sorunuyla ilgili olarak kendisine gelmesine izin vermek olduğunu biliyordu -bu her zaman eninde sonunda oluyordu- ama onu bu kadar yalnız görmekten nefret ediyordu. Sıcak kakaosunu yudumlarken, bir şeylerin değişebileceği bir durum var mı diye beynini taradı ama bulamadı.

Aziraphale son birkaç haftanın onlar için oldukça iyi gittiğini düşünüyordu. Sanki her şey ve hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Sokakta birlikte -bazen el ele, hatta çok daha sık- yürümekten ya da aynı yerde görülmekten çekinmiyorlardı. Kitapçının sessizliği ve rahatlığında birbirlerine yakın oturdular ve altı bin yıldır birbirlerini tanıdıkları süre boyunca birbirlerine hiç söylemedikleri şeyleri paylaştılar. Aziraphale, Crowley'e karşı tamamen dürüst ve açık olmanın canlandırıcı olduğunu fark etmişti. Tek bir sorun vardı:

Crowley kesinlikle ondan bir şeyler saklıyordu.

Ama şimdilik bir sorun yoktu çünkü Aziraphale'in bir planı vardı. Crowley'in son zamanlarda pek iyi uyumadığı açıktı ve Aziraphale, onu biraz dinlendirebilmek için o günkü planlarından vazgeçmekten memnundu. Ne yazık ki Crowley bir iblisin olabileceği kadar inatçıydı. Aziraphale herhangi bir şekilde yardıma ihtiyacı olmadığına inandığı bir konuda ona yardım etmeye çalıştığını bilseydi dönüp diğer tarafa doğru koşardı. Bu ne kadar sinir bozucu olsa da o her zaman böyleydi ve Aziraphale artık buna oldukça alışmıştı.

İlk adım Crowley'i kitapçıya götürmekti.

Haftalar önce Doğa Tarihi Müzesi'nin dışında buz pateni yapmaya gitmeyi planlamışlardı ve Aziraphale bunu gerçekten sabırsızlıkla bekliyordu. En son buz patenine gitmesinin üzerinden birkaç yüzyıl geçmişti ama bu son derece hoş bir deneyimdi. Bu özel pistteki ışıkların ve süslemelerin muhteşem olduğu söyleniyordu ve o, kayarken ve manzaranın tadını çıkarırken Crowley'in elini tutmayı sabırsızlıkla bekliyordu.

Elbette Crowley'in iyiliğini, dışarıda geçirilecek bir akşamdan çok daha fazla önemsiyordu.

Crowley'i günün çoğunda kestirip kestiremeyeceğini merak etti, belki akşamları buz patenine gidecek kadar dinlenmiş hissedebilirdi.

Hissedemezse, her zaman yeniden planlayabilirlerdi. Sanki zamanları yokmuş gibi değildi.

Aziraphale bunun uzak bir ihtimal olduğunu biliyordu. Crowley'in uyku programı çok tahmin edilemezdi ve birkaç saatten birkaç aya kadar değişebilirdi -veya ruh haline bağlı olarak ara sıra bir veya iki yıl da olabilirdi- ve içinde bulunduğu duruma bakılırsa, Aziraphale en azından bir haftaya, hatta daha fazlasına ihtiyacı olduğundan emindi.

Tuzak kurulmuştu ve planı da yerli yerindeydi; kitapçıyı elinden geldiğince sevimli ve sıcak yapmıştı; kanepede fazladan yastıklar ve battaniyeler vardı, çaydanlık bir saat öncekiyle aynı sıcaklıktaydı ve bulabildiği en rahatlatıcı, sakinleştirici çaylardan oluşan bir tepsi hazırlamıştı. Hatta Crowley'in bir şeyler izlemek istemesi ihtimaline 90'larda satın aldığı eski televizyonu ortaya çıkaracak kadar ileriye gitmişti. Ne yazık ki elindeki tek şey eski doğa belgeselleriydi bu yüzden Crowley'in razı olması gerekecekti.

Yarım saat sonra dükkanın zilinin çaldığını duydu. 



*24.10.2023*

Rest Of Their Lives: To Sleep, Perchance To Dream / CrowzireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin