Gerçek acı

60 42 0
                                    

"Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır. Çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür."

                                                "Anna Frank"

                                                "Anna Frank"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bu gerçek bir acıydı. En derinden, herkes acılar çeker bu dünyanın yazılı olmayan tek gerçek kuralıdır. Tek fark herkesin acısı aynı değildir. Kimileri öyle şeyler yaşar ki ölüm onlar için yalnızca bir hediyedir.

Herkes en olmadık yerden darbe yiyebilir. Asla yapmaz dediğin insan gün gelir senin en büyük düşmanın olur. Kimse gerçekten masum değildir, yada sadık.

Kimileri için küçük bir yalan bile acıdır. Kimileri içinse o yalan sadece gülüp geçilicek bir şeydir. Çünkü öyle şeyler yaşarlar ki o küçük acılar, tahmin edilemez acılar çekenler için sadece bir rüzgardan ibarettir. Gelir ve geçer.

Ama kimileri öyle fırtınalara kapılır ki kurtulamaz. O fırtınanün içinde sürüklenir durur.

Gözlerimi yavaşça açtığımda bembeyaz bir tavanla karşılaştım. Heryerim ağrıyodu, hareket dahi edemiyodum.

Etraf bulanık görünüyodu. Yavaşça kafamı kaldırdığımda sandalyede oturan birini gördüm. Gözledimi birkaç kez açıp kapatınca görüşüm netleşti ve sandalyede ellerini önünde birleştirmis kafasını geriye yaslamış bir şekilde uyuyan demiri gördüm.

Demiri ikinci kez uyurken görüyodum. Gerçekten çok tatlıydı. Bakışlarımı demirden çekip etrafıma baktığımda hastanede olduğmu anladım.

Aklımı biraz zorlayarak neler olduğnu hatırladım. İçime gene bir sıkıntı çöktü hiç geçmicek bir sıkıntı.

Yatakta doğrulmaya çalıştım. Kolumda serum bağlıydı ve hareket etmemi kısıtlıyodu. Ekim serumla doğru gitti ve çıratmaya çalıştım.

"Nilay napıyosun." Demir yattığı sandalyeden kalkmış tepemde endişeli bakışlarla dikiliyodu.

"Çıkartıyorum Demir gidicem ben." Dedim ve tekrar serumu çıkartmaya çalıştım.

"Nilay saçmalama." Elini elimin üzerine koydu ve serum bağlı olan kolumdan çekti.

"Demir sana bırak dedim gidicem." Tekrar çıkartmaya çalışıcaktım ki demir izin vermedi.

"Nilay sakın ol tamam gidicez." Sakın olmaya çalısıyodum. Üstelik başım çok ağrıyodu. Pes edip elimi ağrıyan başımın üstüne koydum.

"Bak şimdi ben doktoru cağrıcam sende uslu uslu otur burda." Dedi ters ters suratına bakmaya başladım.

"Demir ordan bakılınca 5 yaşında mı gözüküyorum." Dedim demir bu dediğme güldü.

"Aksine dışından olgun akılı birine benziyosun ama hareketlerin 5 yaşından farksız." Demesiyle elimin tersiyle bacağna yavaşça vurdum.

"Ne vuruyosun be acıdı." Dedi ve yalandan vurduğum yeri ovuşturmaya başladı.

"Yalan söyleme bari yavaş vurdum." Dedim ve gülerek elini bacağından çekti.

"Tamam ben şimdi doktoru çagrıyorum sende burda bekle." Dedi ve odadan çıktı.

Odadan çıkar çıkmaz içim daralmaya başladı. Nefes alamıyo gibi hissediyodum sanki duvarlar üstüme üstüme geliyo gibi. Başımın ağrısı giderekt artıyodu.

İki elimle birden başıma baskı yapmaya başladım. Bir yandanda daire çiziyorum. Ama olmuyodu baş ağrım giderekt artıyodu.

Kapımün hızla açılmasıyla kafamı kaldırdım. Demir gelicek sanırken içeri gelen annemdi. Sıkıntıyla ellerimi tekrar başımın üzerine koydum ve minik daire çizmeye devam ettim.

"Nilay iyimisin." Ellerimi kafamdan çektim.

"Değilim, ve bence kalbinin kırılmasını istemiyosan git yoksa hiç düşünmeden kalbini kırmaya devam edicem." Sinirim hala geçmemişti. Her ne olursa olsun annemle babamın günahlarınü ben ödemek istemiyorum.

"Nilay sana anlattığım şey-." Cümlesini bitirmesine izin vermeden ben konuşmaya başladım.

"Anlattığın şeyler gram umrumda değil. Her ne yaşadıysanın günahınü ben çekiyorum." Dedim ve devam ettim." Anlaşma bitti o evi ister sat ister satma umrumda dahi değil artık. İster dediklerin doğru olsun ister olmasın. Babam bana yalan söylemez dedim ama söylemiş." Dedim." Bundan sonra hiçbiriniz umrumda değilsiniz ." Üzerimde ki yorganı çektim ve hızla seruma uzandım. Daha fazla durmak istemiyodum burda.

"Kızım napıyosun." Dedi

"Sana ne ya sana ne. Bana kızım deme dedim sana!." Diye bağırmaya başladım. Yüksek ihtimalle sesin dışarı kadar gitmiş ti ki içeri ye İrem ve digerler girdi.

"Nilay noluyo sakın ol." Serumu kolumdan sökercesine çıkarttım.

"Bu kadının neden odaya girmesine izin veriyosunuz." Diye söz gücünle bağırmaya devam ederek yataktan kalkmaya çalısıyodum.

"Nilay biz kantindeydik o zaman girmiş odaya." Diye bir andan açıklama yapmaya çalısıyo bir yandan da benu tutmaya çalısıyodu İrem.

"Gidicem ben bırakın beni. Bidaha da getirmeyin şu kadını yanıma." Yataktan kalktım ve odadan koşaraj çıktım.

"Nilay dur." Arkamdan ne kadar bağırsalar da umrumda dahi olmadı. Koridorda koşmaya devam ederken birine çarptım.

Tam yere düsücekken biri beni belimden tutarak düşmemi engelledi. Kafamı kaldırdığında ise demiri gördüm.

"Sana uslu ol demişim." Ağlamayn sadece bağıran ben demiri görünce yelkenleri suya indirdim. Gözlerim hızla yaşla doldu.

"Demir." Dedim o kadar kısık ve titrek çıkrıştıkı ben bile duymakta zorlandım. Ama demir duymuş olucak ki hemen gözleri hüzünle doldu. Beni yavaşca ayağa kaldırdı ve ve kafamı göğsüne yasladı. Bakışları arkamdakilere kaydı.

"Baba şu karını nilayın yanından çek ve birdaha da getirme. Git başka yerde yesin paranı." Dedi sesi buz gibiydi.

"Oğlum yapmayın böyle." Dedi babası

"Baba yeter. Ben şimdi nilayı alıp kendi evinize gidiyoruz sizde ağzınızı açmıyosunuz." Dedi ve devam etti." Sizde bizim arkamızdan gelirsiniz." Dedi ve beni yürütmeye başladı.

Kafam demirin göğsünde beni yürütüyordu. Bir kez daha beni yalnız bırakmamıştı







Evet bölüm sonuna geldik

Bir sonraki bölümde görüşürüzz

Sizleri seviyorum 💞🤍

Siyah Beyaz HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin