Kürşat'ın Anlatımıyla
"Seni öpmeden gidersem
Tutmaz ayaklarım
Seni bulmalıyım
Kalbine dokunmalıyım"
Çoktan karakola gelmiştim, abim elinde dosya ile odamda bekliyordu. Beni görür görmez hızla yerinden kalkarken sırılsıklam olmuş halime bakmıştı.
-Ne bu halin? Hasta olacaksın bu gidişle. Güneş gelecekti buraya, söyleyeyim ona sana kıyafet getirsin.
Abimin söylediklerini duymadan gelirken dosyayı aceleyle elime alıp deri koltuğa bırakmıştım bedenimi. Bakışlarımı pembe dosyada gezdirirken abime bakmadan konuşmuştum.
-Ne bulunmuş özet geçer misin?
Karşımdaki her ne kadar abim olsa da şu an gerginliğimi gizleyemiyordum. Bir an önce onları yakalamak istiyordum çünkü dört yıldır elimizde koca bir hiç vardı, ufak tefek şeyler dışında hiçbir şey elde edememiştim ve artık patlamak üzereydim, sabrım taşıyordu.
Abim karşıma otururken odanın önünden geçen Bengü'ye kaşla göz arası bize kahve getirmesini söyleyip tekrar bana dönmüştü.
-Ege, o gün öldürülen kişi. Katilini bulduk Kürşat.
Meraklı gözlerle ona bakarken kaşlarımı çatmıştım.
-Katili ben de görmüştüm zaten abi.
Abim hızla kafasını sallamıştı.
-Öyle değil, cesedini bulduk, Ege Dağcıları öldüren arkadaşı yani katil Emrah Ekin dün sabaha karşı kıyıya vurmuş olarak bulundu.
Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırırken elimdeki dosyayı masaya bırakmıştım.
-Biz bu herifi karada, gökte arayıp bulamadık dört yıl boyunca ve şimdi intihar mı etmiş?
-Tam olarak intihar demezdim ben buna Kürşat, olay yerine gidip bakarız. Sonrasında morga gideriz ben de sana o süreçte anlatırım her şeyi.
Elimle yüzümü sıvazlarken içeriye Bengü girmişti, cilveli bakışlarıyla abimi süzerken kahvelerimizi masaya koymuştu. Zeki ve güzel kızdı aslında ama hiç pes etmiyordu. Güneşle abimi defalarca yan yana görmüş olmasına rağmen onu Güneşle ayırabileceğini sanıyordu. Gülümseyerek topladığı dağınık saçlarının yüzüne gelen tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırıp utangaç bir şekilde gözlerini abimde gezdirmişti.
-Başka bir isteğiniz var mı Anıl komiserim?
Abim ise konuşma gereği duymadan başını sallamış, kahvesini yudumlarken ben ise önümdeki dosyayı inceliyordum, tam o esnada sessizliği bozan Güneş'in neşeli sesi olmuştu.
-Ben geldimm!
Keyifle odama girerken Bengü'yü görmesiyle yüzündeki gülümseme silinmişti, oldum olası sevmezdi Bengü'yü, gerçi Bengü de ona bayılmazdı. Sonuçta ikisi de aynı erkeğe aşıktı, fakat kazanan taraf gayet açıktı. Güneş bu defa sarı saçlarını dalgalı bırakmış, üzerine ise kısa pembe bir elbise giyinmişti. Elbisesinin üzerinde ise beyaz pelüş bir mont vardı. Abim Güneş'in sesiyle keyiflenirken ayağa kalkmış ve ona sıkıca sarılmıştı.
-Güzelim hoş geldin.
Güneş abimin boynuna atlarken Bengü bu hallerine göz devirip çıkmıştı odadan, hafifçe gülümserken arkama yaslanmıştım.
-Hoş buldum sevgilim, Kürşat nasılsın?
Bana gülümserken elindeki poşeti uzatmıştı bana.
-Kahvaltı yapmadığını düşünerek pastaneden bir şeyler getirdim sana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBAN YILDIZI
Teen Fiction"Neden bana Çoban Yıldızı diyorsun?" Kürşat'ın yüzündeki tebessüm büyürken elimdeki çiçekleri alıp gözlerime bakmıştı. "Çünkü Çoban Yıldızı'nın diğer adı Venüs'tür. Venüs, güneş yönünde ters dönen tek gezegendir, farklıdır tıpkı senin gibi."