15. Bölüm: Melankolik

17 3 1
                                    

Kürşat'ın Anlatımıyla

Senden sonra kalbimde derin bir boşluk oldu sevgilim, hayatımda hiç bu kadar yanmamıştı canım seni kaybedebileceğim olasılığını hiç düşünmemiştim. Ellerimden kayıp gidebileceğini aklıma getirmemiştim bile, seni kaybedişimin dördüncü yılı bugün, belki kendimde olsaydım bunların hiçbiri olmayacaktı. Seni koruyamadığım için özür dilerim Cennet Gözlü Efnan'ım. Tıpkı isminin anlamı gibiydi o güzel yeşil gözlerin... Sen o toprağa girdiğinde ben de seninle gömüldüm o mezara, kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum. Sahi Kürşat kimdi ki? Seni kaybettikten sonra ben kendimi de kaybetmiştim, bir yanım hala ölmediğine inansa da elimde hiçbir şey yoktu, koca bir hiçlikti. Seninle tekrar bir araya gelecektik, buna çok eminim sevgilim. Ve sana söz veriyorum ben son nefesime kadar senden başkasını sevmeyeceğim, son nefesime dek intikamını almak için çalışacağım.

Kalemi elimden yavaşça bırakırken yanaklarımdan süzülen yaşları silmiştim elimin tersiyle, resmi olarak yeminimi edip polis olmuştum fakat asıl yeminimi Efnan'a etmeliydim. Ona verdiğim her sözü tutacaktım. Onu benden koparan her kimse hayatta olduğuna bin pişman hale gelecek, ölmek için her gün dua edecekti. Elimdeki kâğıdı özenle katlayıp kahverengi bir zarfın içerisine koyup güzelce kapatmıştım. Onu da diğer yazdıklarım gibi Efnan'ın yanına götürecektim. Onun yanında okurken her zaman beni dinlediğine inanıyordum, bana güvendiğini biliyordum ve güvenini hiç boşa çıkartmayacaktım.

Sabah oldukça erken kalkmıştım, artık havalar soğuyor ve sonbahara girmiş bulunuyorduk, onsuz geçirdiğim kaçıncı sonbahar olacaktı?

Yatağımdan kalkmış, hızlıca kendime gelmek adına soğuk bir duş almış ve polis üniformalarımı giyinmiştim, koyu kahve hafif nemli olan saçlarımı elimle düzelttikten sonra aynadaki yansımama bakmıştım. Kahkahalar ile gülmeyeli belki de içten gülümsemeyeli ne kadar olmuştu? İnsan sevdiğini toprağın altına gömdüğünde mutlu olması için ne gibi bir sebebi olabilirdi ki?

Üzerimi düzeltmiş, masanın üzerindeki zarfı alıp cebime koymuştum, kahvaltı yapmayı sevmiyordum bu yüzden bir kahve içip çıkmıştım evden. Abim ile aynı karakolda çalışıyordum fakat artık onunla yaşamıyordum. Güneş ile beraber yaşamaya karar verdiklerinde başka bir eve taşınmıştım, daha küçük ve kendimle baş başa kalabileceğim bir yere. Elimdeki sarı renk fincanı tezgâha bırakırken havanın soğuk olmasından ötürü kahverengi kabanımı da üzerime giyerek çıkmıştım evden. Arabaya binmiş, mezarlığa gitmeden hemen önce yol üzerinde olan bir çiçekçiye girmiştim. Bu defa sadece karanfillerle gitmeyecektim mezarına, Güneş ve abim adına da beyaz orkide alacaktım çünkü bugün Efnan'ın öldüğü gündü. Bundan tam dört yıl önce kopup gitmişti benden. Çiçeklerimi alıp tekrar arabaya bindiğimde arabanın camını açarak soğuk havayı içime çekmiştim, çiçekleri yan koltuğa bırakırken radyoda çalan şarkının sesini biraz daha açmıştım.

"Bugün ölmek istedim

Sana gömülmek istedim

Yaşadığım her günü sensiz

Sana vermek istedim"

Direksiyonu sıkarken artık ezberlediğim bu şarkıyı mırıldanırken ne zaman mezarlığa geldiğimi fark etmemiştim. Kemerimi çözüp arabayı park ederken çiçekleri alarak arabadan inmiştim. Artık burası evim gibiydi, olmak istediğim tek yer burasıydı. Yolda çiselemeye başlamış olan yağmur giderek hızlanmıştı. Aceleci olmayan adımlarla içeriye girerken Efnan'ın mezarının başına gelmiştim. Yüzüme bir gülümseme koyarken çiçekleri ıslanmış olan toprağa bırakmıştım.

-Ben geldim sevgilim, ben geldim Cennet gözlüm.

Mezar taşını saçlarını okşar gibi okşarken yavaşça kenara oturmuştum.

-Tamı tamına dört yıl olmuş... oysa bana bir ömür gibi geliyor yokluğun, sanki ben ölümsüzüm de bu bana verilmiş bir ceza gibi sevgilim.

Gözyaşlarıma hâkim olamıyordum, sanki yağmur da benimle birlikte ağlıyor gibi giderek şiddetleniyordu. Çok geçmeden saçlarım ıslanırken bir süre kendimi durdurmadan omuzlarım sarsıla sarsıla sessizce ağlamıştım. Çıkan rüzgâr ise onun yerine okşuyordu sanki saçlarımı, burnumda tütüyordu, kokusunu, sesini, gülüşünü ve gözlerini bir daha göremeyecek, duyamayacaktım.

-Sana yine bir mektup yazdım sevgilim, özlemişsindir diye düşündüm.

Dikkatlice zarfı cebimden çıkartmıştım, gözyaşlarım artık sessizce yanaklarıma inerken zarfı titreyen ellerimle açarak kâğıdı çıkartmıştım içerisinden. Burnumu çekerken yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirmiş, sesimin titremesine engel olamadan okumuştum tüm yazdıklarımı. Elimi bir an olsun mezar taşından çekmeden saçlarını okşadığımı hayal ederek okşuyordum. Notu okumayı bitirdiğimde kâğıdı tekrar katlamış, zarfı ile beraber toprağın üzerine bırakmıştım. Rüzgârın uçurmaması için küçük bir taş koymuştum üzerine.

-İşten çıktığımda da geleceğim yanına, seni yalnız bırakmayacağım güzelim söz veriyorum.

Yağmurun ıslattığı mezar taşını öperken gözlerimi kapatmıştım, sanki kokusu burnuma geliyordu gözyaşlarım hiç durmadan akarken kuruyan dudaklarımı yalamıştım.

-Sensizliğin dördüncü yılı güzel sevgilim... lütfen orada huzurla uyu olur mu?

Hafifçe tebessüm ederken geri çekilmiştim.

-Ben çok yakında yanına geleceğim, o zaman çok mutlu olacağız sana söz veriyorum.

Gözyaşlarımı silerken titrek bir nefes vermiştim, bir süre sessizce dururken ıslak ve soğuk olan toprağı okşarken dudaklarımı ısırmıştım.

-Üşüyor musun? Kim bilir ne kadar soğuktur. Zaten ellerin de hiç ısınmazdı, kendine de dikkat etmezdin zaten... hele karşılaştığımız ilk gün, yağmurun altında Güneşle beraber durduğunda nasıl hasta olmadığını hala çözemedim.

Hafifçe gülerken aya kalkmış, üzerimdeki paltoyu çıkartıp özenle sanki üzerini örtercesine toprağın üzerine bırakmıştım, gözümden yaşlar akarken gülümsemeyi ihmal etmiyordum sonuçta onun yanındaydım, sevdiğim kadının.

Çalan telefonum sessizliği bozarken telefonumu cebimden çıkartmıştım arayan abimdi, hızlıca telefonu açmıştım.

-Kürşat neredesin?

Elimle gözyaşlarımı silerken boğazımı temizlemiştim.

-Efnan'ın yanındayım, bir sorun mu var?

Bir süre sessiz kaldığında daha sessiz bir yere geçmiştim.

-Ege Dağcıları öldürenlerle alakalı, çeteyle ilgili bir ipucu bulduk. Efnan'ın katiliyle de ilgili olabilir diye aradım.

Abimin söylediği şeyle yutkunurken mezar taşındaki isme bakmıştım, derin bir nefes almış ve telefonu kapatırken hızlıca üzerimi düzeltmiştim.

-Güzelim benim, her şey hallolacak inan bana. Şimdi gitmem gerek ama söz verdiğim gibi geleceğim tekrar.

Mezar taşını öpüp hızlıca mezarlıktan çıkıp arabama binmiştim, uzun zaman sonra içimde bir umut kırıntısı yeşermişti, sonunda bir ipucu bulabilmiştik. Belki de biraz olsun içimdeki o ateşe su serpebilirdim, onların hepsini yakaladığımda her şey son bulacaktı. Yapmam gerekeni yapıp hepsini adalete teslim edecek sonrasında ise gözümü kırpmadan kıyacaktım canıma ve mutlu bir son yazacaktım kendime sevdiğimin yanına gidecektim.

Yıllarca bunun hayalini kurarak yaşamıştım, pes etmeye niyetim yoktu Efnan'a gider gibi gitmiştim bu defa karakola, onunla kavuşacağımız güne gider gibi gitmiştim. Bizi ayıran herkes cezasını çekecekti, onun o güzel gözlerine bakmaya kıyamadığım kadının yüzünü tanınmaz hale getiren caniler bunun hesabını verecekti. Hayat bizi ayırmış gibi gözükse de ben tekrar Efnan'a kavuşmak için ne gerekirse yapacaktım, ne pahasına olursa olsun bu melankolik son bulacaktı.

ÇOBAN YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin