Elimde tuttuğum kalın ipe özenle ve yavaş hareketlerle düğüm attım.
"Bak işte böyle. Neden yapamıyorsun?" dedim düğümlenmiş ipi havaya kaldırırarak. Dikkatlice elimdeki ipe baktı ve tekrar ipi bağlamayı denedi.
"Oldu!" diye havaya kaldırdı. Sonunda sıkı ve güzel bir düğüm atmayı başarmıştı. Ellerimi havaya kaldırıp alkışladım.
"Çok güzel."
Kafasını gururla salladı. Yaklaşık bir saattir ona düğüm atmayı öğretmeye çalışıyordum.
Aniden duyulan gümbürtüyle yerimde sıçradım. Evan'da korkmuş, gözleri sorarcasına etrafı inceliyordu.
"Neler oluyor?"
Elimdeki ipi, yemyeşil çimenin üzerine bıraktım.
Ses aşağıdan çadırlarla, insanların olduğu yerden gelmişti. "Annem..." diye mırıldandım. "Aşağıya inmeliyiz." ayağa kalkıp Evan'nın da geldiğini umarak yürümeye başladım.
Tepecikten indikten sonra gördüğüm şeyle arkamı döndüm. "Muhafızlar..." diye mırıldandı Evan. Endişeli görünüyordu. "Oraya gitmeliyim." dedim.
"Ben gelemem Jo. Beni görürlerse hiç iyi olmaz." hak veriyordum fakat annemi yalnız bırakamazdım.
"Sen burada bekle..."
Yanımıza hızla gelen adamla cümlemi bitiremedim.
"Sizi küçük sıçanlar. Hemen gelin buraya."
Kolumuzdan tuttuğu gibi çadırların olduğu alana doğru sürüklemeye başladı. Biz daha ne olduğunu anlamadan aşağıya inmiştik bile. Yaklaştıkça süvarileri daha net görebiliyordum.
Düz araziye çıktığımızda kolumuzu bırakıp çabukça çadırlarımıza gitmemizi söyledi. Adam, Evan'ı görünüşünden dolayı iyice bir süzmüştü fakat hiçbir şey söylememişti.
Evan'nın elini tutup meydana ilerledim. Bir süre sonra muhafızlar ve köylüler kadrajımıza girdi. Krallık askerleri bağırış çağırış içindeydiler.
Annemi gördüm. Çadırımızın önünde hırkasına sarılmış olan biteni izliyordu. Hiç düşünmeden koşarak yanına gittim. Evan beni takip etmemiş, olduğu yerde kalmıştı.
Annemin beni görmesiyle sarılması bir oldu. "Kızım neredeydin?"
Sorduğu soruyu duymazdan gelerek sorusuna soruyla karşılık verdim.
"Neler oluyor anne? Muhafızlar neden gelmiş?"Annem beni cevaplarken bende Evan'a bakınıyordum. Çadırın arkasındaydı hala. Gözleri benim üzerimdeydi. Rahatlaması için yüzüme bir tebessüm kondurdum.
"Prensi arıyorlarmış," annemin söylediği şeyle şok içinde ona döndüm.
"Ne?"
"11 yaşında bir çocukmuş, saraydan kaçmış büyük ihtimalle ama muhafızlar siz mi kaçırdınız prensi deyip duruyorlar."
Annem göz devirdi. Sinirlendiği apaçık yüzünden okunuyordu. Bense endişeliydim.Atından inen muhafız belindeki kılıcı sıkıca tuttu. "Prens nerede? Söyleyin!" kalın ve gür sesiyle bağırdı. Bağırması yüzümü buruşturmama sebep oldu.
"İşte burada!" sesin geldiği yöne döndüğümde gözlerim Evan'ı ensesinden tutmuş sürükleyen adamı buldu. İlk başta önümde duran insanlardan dolayı adamın yüzünü seçemesem de bizi aşağıya kadar sürükleyen adam olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Evan'ın güzel kıyafetlerinden tutmuş muhafızların olduğu yere doğru sürüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
FantasiBÖLÜMLER DÜZENLENİYOR Bir fırtınanın ortasındaydım, karşımda ise yine o tanıdık yüz. O yalancı, bir o kadar bilindik ancak yabancı yüz. Bu, dinmek bilmeyen fırtınanın içerisinde, ben her yer yıkılır bir daha onarılmaz sanarken o sahte yüzün sahibi b...