Bölüm 17- Zaman Bekçileri

33 6 3
                                    

3. Kişi ağzıyla

Genç adamın kafasında sesler yankılanıyor, onu rahat bırakmıyordu.

"Evan!"

"Lütfen, uyan! Bir kere daha beni bırakıp gitme. Evan..."

"Yardım et bana!" 

Kızıl saçlı kadının kahverengi gözleri endişeliydi. Kadın, kan ter içerisinde kalmıştı. Bitkindi, yorgundu. Evan da bunu biliyordu. Ne kadar zor zamanlar geçirdiğini.

Evan sürekli aynı sesleri işitiyor ve kadının endişeli gözleri aklından bir türlü çıkmıyordu.

En sonunda daha fazla dayanamayıp rüya aleminden çıktı. Kan-ter içerisinde uyanan genç, nefes nefese kalmıştı.

Etrafa göz gezdirdiğinde fark etti ki hala geceydi. Gökyüzü kapkaranlıktı bu gece. Yıldızların ışıltısını bile bastıracak kadar karanlık. Evan, ensesine yapışan saçlarını çekiştirdi. Oturur bir pozisyonda duruyordu. Siyah gömleği üzerine yapışmıştı, düzeltmeye yeltenmedi. Gözleri karanlığa alışana kadar bekledi. Oysa adam çok uzun zamandır bu karanlıktaydı. Alışamadığı tek şey bu gecenin karanlığıydı.

Sonunda gözleri net bir şekilde görebildiğinde biraz ilerisinde uyuyan kızıl saçlı kadına çevirdi başını. Ancak kadın orada değildi. Tek gördüğü bomboş bir düzlüktü. Evan emin olmak için gözlerini ovuştursa da kimseyi göremedi.

Hızla ayağa kalktı. Endişelendiği için rengarenk gözleri tamamen kırmızıya dönmüştü. Kanındaki damar bile bin kat hızlı akmaya başlamıştı.

Etrafında dört dönüyor, kadını bulmak için çabalıyordu. Tamamen burada olmadığını fark ettiğinde endişe ve öfkeyle bağırdı.

"Jo!"

Ya başına bir şey gelmişse ya canı yanmışsa diye düşünmeden edemiyordu Evan. Bunu düşünmeye bile hakkı olmadığını biliyordu. O kadın daha küçük bir çocukken ve en yakın arkadaşıyken onu ölümle baş başa bırakmıştı. Ancak adamın elinde değildi. Yangında olduğu gibi şimdide ödü kopuyordu. Hatta eskisinden daha fazla endişeliydi.

Kadını sarayda ilk gördüğü andan beri her şey değişmişti.

"Baba, izin ver ne olur! Yalvarırım. O ölmesin." gözlerinden yaşlar firar etti. Evan ağlayan bir çocuk değildi fakat göz yaşı dökecek kadar çok sevmişti o kızı.

"Kes sesini Aren! İyice zıvanadan çıktın. Her şey senin iyiliğin içinken sen şu kız için ağlayıp duruyorsun." Kral Karal oldukça sinirli görünüyordu.

Oğlunun ne kadar güçlü olduğunu bilmesine rağmen böyle davranmasına anlam veremiyordu. Ağlayan oğluna bir kez daha döndü ve yüzünü avuçlarının içine aldı.

"Bana bak Evan, sen güçlüsün. Anlıyor musun? Çok güçlüsün hem de. Ne olduğunu hatırlatmama gerek yok. Bunun için daha fazla ağlama. Kayıplar verilir, ölüler gömülür, hak etmeyenler ise yanıp kül olur..." 

Evan sinirle babasını sözünü kesti. 

"Kime göre hak etmeyen? Küçük bir çocuğun hak etmediği şey, yanıp kül olmaktır."

"Odana git, ağabeyine yakın. Ne söylesem irtibat etmeyeceksin."

Kral Karal, burnunun kemerini sıktı ve çalışma masasına oturdu. Evan da öfkeyle odadan çıktı. Yapabileceği bir şey olsaydı sonuna kadar yapardı ancak şuan her şeyi mahvetmek istemiyordu.

Elinde bir güç vardı. Bunu kullanabilseydi eğer. O gün o kızı kurtaramadı ama bundan sonrası için kendine söz verdi. Daha fazla masumun kendisi yüzünden canı yanmayacaktı.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin