Lee Felix ile buz gibi kişiliğinden dolayı kimsenin yaklaşamadığı okul prensi Hwang Hyunjin.
❗️Smut içermektedir.❗️
🥇#hyunlix [07.10.2023]
🥇#skz [23.10.2023]
🥇#kpop
🥇#fic
🥇#pov [13.10.2023]
🏅#chanbin
🏅#felix [04.12.2024]
05.10.2023 - 10.10.2...
Bizimkilerin az önce anlattıklarıyla çok fazla şey öğrenmiştim. Hyunjin'in anne babasının öldüğünü bile bilmiyordum... Ya da ilk sevdiği kişinin ben olduğumu.
Suyu açıp duşta bir süre ağladım. Zor şeyler yaşadığı halde bana duygularını açabilmişti ama ben onun bir lafına fazla kızdığım için çok incitmiştim. Belki de benim yüzümden tekrar kabuğuna çekilecekti...
Giyindim ve aşağı kata inip başıma havlu attım. Elimde çikolata vardı, gözlerim biraz şişmişti. Tanrım, tam depresyon moduydu.
Zilin çalmasıyla filmimi durdurup ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda ise şaşkına döndüm. "Hyunjin? Burada ne işin var-"
Üstüme atlayıp sımsıkı sarıldı. Ağlamaktan burnu tıkanmıştı ve sesi boğuk çıkıyordu. "Özür dilerim Felix... Çok çok çok özür dilerim. Lütfen beni affet."
Ben de ona sarılıp sarılmamak arasında kalsam da sonunda ellerimi sırtına getirdim. Buz gibi olduğunu fark edince "Ya! Niye bu kadar üşümüşsün?" deyip omuzlarından ittim ve üstündekilere baktım.
Cevap bile veremiyordu, tir tir titriyordu. Hemen kapıyı kapatıp ateşini kontrol ettim. "HYUNJIN SEN YANIYORSUN! KALK GİDİYORUZ."
İnatla hastaneye gitmek istemiyordu. "İyiyim ben, bir şeyim yok."
Bir süre oturduktan sonra alnını tekrar kontrol ettim. Çok sıcaktı, korkuyordum. Ona hafifçe dönüp ellerimi yanaklarına götürdüm. "Lütfen artık kendine gel... Hâlâ ateşin var ve korkmaya başladım. Bari duşa girelim."
"Endişelendiğindeki şu yüz ifaden çok şirin Felix." dedi titrek bir sesle. İç çekip gözlerimi devirdim. Ben ne diyordum, o ne diyordu... Sarhoş gibi gülümsüyordu.
Sonunda onu duşa girmesi için ikna etmiştim. Kolunu boynuma sarıp yukarı götürmüştüm. Şimdi de banyoda direniyordu.
"O kadar giyinip hazırlandım, bir dakikada bozmak istemiyorum."
"Önce ateşini düşürelim, sonra istersen tekrar prens olursun. Nasıl fikir?"
Başıyla onayladıktan sonra nihayet kıyafetlerini çıkarabilmiştim, vücudu yanıyordu. Suyu açtığımda titrese de zamanla alıştı, ateşi düşmeye başladı. Biraz kendine gelince ona havlu verdim ve odaya götürdüm.
Çok kalın olmayan pijamalarımdan birini getirip üstünü giydirdim. Bu Hyunjin'i ilk çıplak görüşümdü... Hasta olduğu halde aklımdan başka şeyler geçtiği için kendimden nefret ediyordum.
🎵🎵🎵
Aşağıya indikten sonra ona sıcak bir çay yaptım. Hâlâ ara ara ağladığı için hafifçe burnunu çekiyordu. Peçete alıp yanına oturduğum sırada burnunu siliyordum. Hevesle bana dönüp konuşmaya çalıştığı sırada çocuk gibi görünüyordu.
"Felix beni affedecek misin? Ben o sırada kendimi yanlış ifade ettim."
Başka bir peçete alıp gözlerini sildim, kızarmışlardı. Açıkçası diyecek pek bir şeyim yoktu. Sadece onun için endişeliydim.
Gözlerimin altına dokunup parmağını gezdirdi. "Ne kadar süre ağladın sen?"
"Ben iyiyim, onlar son göz yaşımdı. Zaten toparlanınca yanına gelecektim. Ben seni affettim tamam mı? Artık bunları düşünme. Gel bir de ilaç vereyim, şimdi tekrar ateşin çıkabilir."
Hayatımda Hyunjin kadar inatçı birini görmemiştim. Şimdi de ilaç içmemek için direniyordu. Kolundan tuttum ve onu sürüklemeye çalıştım. Sonunda gücünü kullandı ve onu tuttuğum elimden çekip beni yan bir şekilde kucağına oturttu.
"İyiyim Felix..."
Başını ona dönük olan omzuma yaslayarak birkaç derin nefes aldı. "Seni kaybetmekten çok korktum... ve beni eve almasaydın ne yapacağımı bilmiyordum." dedikten sonra kollarını bana sarıp öylece durdu.
"O kadar da kalpsiz değilim." diyebildim sadece. Sonra ben de sessiz sessiz durdum.
"Ağır değil miyim? Yorulmadın mı?" deyip kalkmaya çalışacaktım ki geri oturttu. "Hayır, çok hafif ve narinsin."
Boynumu öpmek ile koklamak arasında sevdi. Ne yaptığından emin olamadım ama bu hareketinden anlamıştım ki beni istese bile hâlâ çekiniyordu.
Bir süre uyumuştu, sanırım yorgun düşmüştü. Saat 10'a doğru uyandığında hâlâ daha yanında oturduğumu görünce gülümseyip karnıma sarıldı.
Kendini çok daha iyi hissediyordu. Odaya giderken burada beklememi istemişti. Döndüğünde yine prens olmuştu. Yanıma yaklaştı ve yere diz çöktü.
"Beni affettiğiniz için teşekkür ederim. Artık sizi hiçbir zaman üzmeyeceğim."
Elimi öpünce gülümsememi saklayamamıştım. "Üşenmedin mi tekrar giyinmeye?"
Hayır anlamında başını salladıktan sonra beni salona götürdü. Telefonu masaya koyup video kaydı başlattı.
"Sen ciddi misin Hyunjin?"
"Evet çok ciddiyim, grubumuza karşı sorumluluklarımız var, değil mi? Bu akşam okulda provamızı izlemeleri gerekiyordu."
"Şu tipime bak, pijamalıyım ve civcive benziyorum. Sen ise prens gibisin, bu haksızlık değil mi?" deyince gülüp yanaklarımı sıktı.
Onu böyle gülerken görmeyi özlemiştim. Müziği açtık ve dansı simetrik bir şekilde yapmaya başladık. İki alakasız dünyadan gelmiş gibiydik.
Videoyu sonlandırıp izlediğimizde gözüm Hyunjin'e kayıyordu. Gerçekten çok iyi dans ediyordu ve parlıyordu. "Ama hasta hasta bu kadar dans edip nasıl yorulmadı?" diye düşünüyordum ki...
Soyunmaya başladığını gördüm. Tamamen pili bitmiş bir şekilde düğmelerini açmakla uğraşıyordu.
"HEY, NE YAPIYORSUN?"
"İtiraf etmeliyim ki yanıyorum Felix..."
Hemen yanına gidip ateşini kontrol ettiğimde gerçekten yükselmişti. Kendini yorduğu için tekrar hastalanacaktı.
"SANA İLAÇ ALMANI SÖYLEMİŞTİM DEĞİL Mİ?!"
Sonunda hatalı olduğunu kabul edince taksi çağırıp hastaneye gittik. Bütün gece baş başa orada kalacaktık...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.