İlk kat, ilk günah.
Ateşlerin sıcaklığı ve ışıkların yoğun kırmızısı altında gözleri kamaştı henüz dönüşmemiş meleğin. İlerledikçe derinleşen çukurlardan taşan alevlerin garip çekiciliği elini uzatma isteği yarattı tüm bedeninde. Ateşler... Hyunjin'e benziyordu.
Şehvet Prensi meleğinin önüne geçti, onun yapmak istediğini yaparak parmak uçlarını gezdirdi ateşlerin arasında. Saç rengi dikkat çekici bir kırmızıya döndü yavaşça, kırmızı ışıklar sönük kaldı yanında.
''Dokunmak istiyorsun.'' diye mırıldandı Hyunjin, dudaklarındaki kendinden emin gülüş Felix'in kalbini çarptırdı. Başını salladı usulca. ''Evet.'' dedi, heyecanlıydı. Eril bir ruha göre fazlasıyla güzeldi, cennete layık görülmesine hak vermişti Şehvet Prensi. Oysa cehenneme daha çok yakışıyordu bembeyaz teni, kirlenmemişliği kırmızı ışıkların gölgesinde kalırken kesinlikle daha güzeldi.
Hyunjin meleğine döndürdü sert bakışlarını. Avuç içinde dönen ateşi söndürdü elini Felix'e uzatmadan önce. Melek tereddüt etse de tuttu şeytanın elini, kendisini yönlendirmesine izin verdi. Yavaşça çekildi tam cehennem kuyusunun önüne. Ellerini koyacak yer ararken şeytanın iki avucunun arasında buldu, sıcaktı.
Prens meleğe arkasından sarılırken alevlerine emir verdi ikisini çevrelemesi için. Ateşten bir çemberin arasında, birbirlerinin kollarında kaldılar prensin emriyle.
''Melekler sudan yaratılır.'' dedi Hyunjin fısıldarcasına. ''Melekler ve şeytanlar bu yüzden günahtır birbirine. Ateş ve su temas edemez, ikisinden biri ölür.'' Felix birleşik ellerine ve birbirine karışmış saçlarına baktı. Bu ne demek oluyordu?
Şehvet Prensi daha da daralttı çemberi, Felix'in ateşten kaçan bedeni kollarının arasında görünmez oldu. ''Sen sudan yaratıldın, Lee Felix.'' Biraz daha eğildi meleğin kulağına, çıtırtılar kadar az çıkan sesiyle fısıldadı. ''Ateş ise benden yaratıldı.''
Ateş giderek harlandı, sudan doğma meleğin yaratılmamış kanatları ürperdi korkuyla. ''Ancak ateşim yakmaz seni.'' dedi şeytan, meleğinin ellerini dokunmaya can attığı ateşe uzattı. Felix büyülenmişçesine parlayan gözlerini ateşten bir saniye bile çekemedi, şeytanına güvendi.
Şeytana güven olmazdı.
Ancak Felix'in ruhuna işlenmiş şeytan, meleğinin güvenini kırmayacaktı.
Ateşler yakmadı meleği, yalnızca okşadı güzel tenini. Tıpkı su gibi huzurluydu. Sudan gelme bir ruh ateşte huzur buluyordu.
Kıyameti de işte bu imkansızlıklar koparacaktı.
''Ateş mi yok olacak, su mu?'' diye sordu Felix, sesinde korku yoktu. Sanki son anını yaşıyor olsa bile pişman olmayacaktı şeytanı dinlediğine. ''Ateş ve su dışındakiler yok olacak, meleğim.'' dedi Hyunjin, kısılan gözlerine yerleşen sinsi duygular alevlerin daha da yükselmesine sebep oldu. Artık gözleri de kırmızıydı.
''Nasıl?'' diye sordu melek, anlamıyordu. Anlayamazdı.
''Sen ve ben, diğer her şeyin sonunu getireceğiz. Ateş ve su birbirine yasak kılındı, biz ise bu yasaktan bir kader yaratacağız kendimize.''
Melek önünde yükselen alevlere bile aldırmadan birkaç adım attı, uzaklaştı şeytandan. Cehennem ateşleri tüm vücudunu yalayıp geçti, melek bu hisse olması gerekenden çok daha fazla alıştı birkaç saniyede.
Ateşten çember söndü yanma amacı yok olmuş gibi. Şeytanın saçları kırmızının daha koyu bir tonuna büründü, bu rengin adı öfke kızılıydı. Lee Felix korktu, şeytanın sözlerinden ve bakışlarından. Bir şeyler doğru gitmiyordu, yine de ona ait olmayan bir hayranlık besliyordu.
Bir anda çukurlar kaynamaya başladı durmadan. Kırmızı ışıklar söndü, adım sesleri yankılandı kasvete bürünen katta. Alevlerin rengi değişiyordu, asıl sahiplerini selamlamak istercesine harlanıp eğiliyorlardı prenslerinin huzurunda. Başını çevirip cehennemi böylesine kızıştıran ruha baktı Felix, sağlam adımlarıyla yeri titreten bedeni aradı meraklı gözleri.
İlk prens, Seo Changbin.
Başından düşecek gibi öylesine kondurulmuş görkemli tacı keskin yüz hatları kadar kusursuz, uzaktan bile belli olan alevleri gözlerinde saklanmış, arkasında birleştirdiği elleri ve dik duruşundan akan güç tacından daha değerliyken Seo Changbin, bir günahın temsilcisi olduğunu haykıran sert gözlerini kardeşine kilitlemişti.
Prens olmak için doğduğu çok açıktı. Felix artık anlamıştı, Yedi Ölümcül Prens cehennemi yönetmek için yaratılmamıştı. Aksine cehennem onlar uğruna vardı. Zira bu kusursuzluklar Dünya'ya düşmüş olsaydı cennet ve cehennemin bir önemi kalmayacağından emindi.
''Lee Felix.'' dedi teyit edercesine. Sesi cehennemi kavurdu. Hyunjin meleğinin kolundan tutup arkasına geri çekti onu. ''Meleğime yaklaşma bile, Changbin.''
Felix'in teni yandı tanıdık bir sıcaklıkla ama canı acımadı. İki kardeşin birbirine attığı bakışlar arasında ezilip gideceğini düşünürken kolunu saran parmaklar bir saniye bile çekilmedi oradan. Katın prensi yüz hatları kadar keskin bir tonda, başka bir dilde bir şeyler fısıldadı; Hyunjin'in bakışlarındaki öfke katlandı.
''Tha to katastrépseis me ta tromaktiká sou synaisthímata. Tou eípes gia tin profiteía?'' *
Şehvet Prensi ateşin rengini aldığı gözlerini kardeşinden ayırmadan meleğini iyice sakladı arkasına. ''Bu seni ilgilendirmez, Changbin.'' Prens güldü, başını iki yana sallamasıyla alevler de dalgalandı adeta. Böyle oluyordu demek; cehennem, prenslerine kölelik ediyordu.
Kendinden emin bir şekilde ''Ama meleği ilgilendirir.'' dediğinde Felix kaşlarını çattı. Sormaya korkuyordu ancak öğrenmesi gereken şeyler olduğunu biliyordu. Yine de karşısındaki iki şeytan her an cehennemi yerle bir edebilecekmiş gibi dururken sormayı düşünemezdi bile.
''Changbin, sizi uyardım. Karşıma geçmeyin, geçerseniz durmam.''
İki kardeşin arasında dönen konuşma Felix'in anlayamayacağı kadar şifreliydi, o da üstünde durmadı. Yakında öğreneceğini hissediyordu. Zira ateşlerden daha yakıcı olan tartışmanın arasına girerse çıkamayacağının, kül olacağının da bir şekilde farkındaydı.
Birkaç saniyenin ardından katın prensi ellerini iki yana açtı, alevden bir yol belirdi Hyunjin ve Felix'in önünde. ''Öyle olsun, kardeşim.'' dedi, Hyunjin yapmacık ama kibirli bir gülümsemeyle karşılık verdi Changbin'e. Felix'in kolundaki parmaklarını eline indirdi, sertçe kendine çekti meleği ve kendileri için yaratılan yolda hızlıca ilerlemeye koyuldu. Gittikleri yer ikinci kapıydı.
Kapı gürültülü bir şekilde açıldı, ikinci kata adımlarını atmadan hemen önce Seo Changbin eğlenir gibi çıkan sesiyle bağırdı.
''Unutma Felix, şeytana güven olmaz.''
Oysa Felix çoktan güvenmişti şeytanların başına.
---
*Dehşet verici duygularınla onu yok edeceksin. Kehaneti anlatmadın mı ona?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)
FanfictionYedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, meleklerin sudan güzeli. "Kırmızı ışıklar ve yakıcı alevler... İşte evin, küçüğüm. Meleğin doğuşuna ş...