eíkosi

174 24 37
                                    

Beş şeytan yeniden toplanmıştı tek katta. Her birinin gözünde tanıdık bir korku, benzer bir endişe saklanıyordu. Dakikalar önce cehennemi sarsan çığlıklar şimdi sakinleşmiş, küçük fakat acı dolu gözyaşlarına dönüşmüştü. Lee Felix'in gözyaşları bile acıdan doğmuştu.

Yang Jeongin yerdeki melekten çekti gözlerini ve katın prensini aradı hızlı bakışlarıyla. Neler olduğunu bilmediğinden çok korkuyordu. Şeytanın iyi olduğunu görme umuduyla dolanan bakışları kardeşini, bir zamanların biricik aşkını, bulduğunda ise öylece dondu tüm bedeni.

Şeytan ağlıyordu. Hwang Hyunjin, ilk kez kardeşlerinin yanında ağlayacak kadar acı çekiyordu.

"Ne oldu?" diye sordu Öfke'nin Prensi. Meleğe duyduğu nefret, kardeşi için kalbini kaplayan endişenin ardına gizlenmişti. "Tanrı..." dedi Şehvet Prensi nefes nefese. "Tanrı meleğimin canına kıymaya kalktı." Sesi yorgun ve acı doluydu. Ancak her zamankinden daha sertti tınısı. Öylesine öfkeliydi ki bedenini titreten de bu sonsuz sinirin kendisiydi.

Yerde acı içinde kıvranan meleği gösterdi kendisi bakmadan. "Büyülerim işe yaramıyor." Sesi kısıldı, kendinden utanırcasına eğdi başını. "Ona yardım edemiyorum!" Ellerini yüzüne bastırarak yere çöktü şeytan. Tarih daha önce hiç böylesine ağlarken görmemişti şeytanı. Cehennem hiç tanıklık etmemişti efendisinin bu saf acısına.

Hwang Hyunjin, ağlamamıştı kimse uğruna.

"Canı yanıyor!" diye bağırdı. "Canı yanıyor, bir şey yapın. Dayanamıyorum, yardım edin bize!" Titreyen elleriyle sildi gözyaşlarını ancak yerini yenilerinin doldurması çok zaman almamıştı. Meleğe bakmaya bile cesareti yoktu sanki, gizliyordu yüzünü.

Ve şeytanlar bilmiyordu ne yapacaklarını. Kanatlarını kaybeden bir melek yaşayamazdı ki, tek kanadıyla ne kadar ömrü olabilirdi?

Korkuyordu Şehvet Prensi. Ateşin suyu yok etmiş olmasından çok korkuyordu.

"Yalvarırım..." diye fısıldadı. Bir şeytan varoluşu boyunca hiç bu kadar aciz olmamıştı. "Yalvarırım kurtarın onu. Yardım edin bize." Kim Seungmin, yavaşça yerden kaldırdı kardeşini. "Senden başkası yardım edemez ona." dedi, şeytanın gözleri bir kez daha acıyla kapandı.

Çünkü meleğe şeytanı bile yardım edemiyordu.

"Hwang." dedi Kıskançlık Prensi, sesi her zamanki gibi oldukça tekdüze ve emir verir tondaydı. "Bana bak!" diye bağırdı ve şeytanın yerdeki bakışlarını üstüne çekti. "Aşkını kaybetmeyeceksin. Bu kez ne olacak, Tanrı bir cehennem daha mı yaratacak meleğin için? İkinciye mi önüne geçecek aşkının, bir daha mı çalacak kalbini? İzin mi vereceksin buna? Eísai o prínkipas tou póthou.* Bu kadar kolay mı yenileceksin aşkı lanetleyene. Esý eísai aftós pou dimiourgeí agápi!** Aşkı kurtaran da sen olmak zorundasın."

Sustu Şehvet Prensi uzunca. Gözyaşları kuruyuncaya dek yerde yatan çaresiz meleğini izledi. Ancak sonra, kimsenin beklemediği bir anda kırmızı karıştı sert bakışlarına. Parmak uçlarının arasından akan alevlerin adı kıyametti.

"Aşkım üzerine yemin ederim ki..." diye başladı gerçek savaşı doğuran sözlerine. "...meleğimi ağlatan o Tanrı'yı yakacağım alevlerimde. Ateş ve suyu, yer ve göğü, siyah ve beyazı... Kardeşlerimi, beni ve aşkımı ayıran o Tanrı, benim ellerimde ölecek. Öyle bir evren yaratacağım ki aşkımdan, aşkımı lanetlediği gibi onu lanetleyeceğim dünyamda. Ben, Şehvet Prensi'yim. Cehennemi O'nun adı, kendimi Aşk Tanrı'sı yapacağım. Yemin olsun ki meleğimin çektiği her bir acıyı intikam diye O'nun çığlıklarından alacağım."

Bir kehanet kadar derindi sözleri. Cehennem unutmayacaktı bu yemini. Yeni dünya, işte bu sözlerle kurulacaktı.

Alevlerle süslenen ellerini uzattı meleğine. Melek, acıdan titreyen ellerine rağmen tuttu şeytanının ellerini, aşktan başka sığınabileceği hiçbir şeyi yoktu. Kalkmaya yetmedi şeytanından aldığı güç, yine de dindi acısı. Onu yaşatan tek şey aşkıydı.

Hwang Hyunjin'in alevleri yükseldi yerden, ikisinin etrafını sardı usulca. İlk günkü gibi, ateşten bir çemberin içinde yalnızca ikisi vardı artık. Bu kez korkmadı Felix. Biliyordu, Hwang Hyunjin'in ateşi yakmazdı Lee Felix'i.

Prens, başındaki tacı aldı zarif parmaklarının arasına. Günler öncesinde öfkeyle verdiği sözü bozdu Şeytan. Bir kez daha her şeyini sundu meleğine. Meleğin hayatı uğruna canından ve gücünden bile vazgeçebileceğini anladı cehennem.

"Korkma, meleğim." diye fısıldadı şeytan, ağlamaktan değişen ses tonuyla. "Ateşim yakmaz seni."

Ve kendi tacını meleğinin yumuşak saçlarına kondurdu masum bir öpücük gibi. Dudaklarına uzandı ardından, kırmızı gözleri gözkapaklarının arkasında bile parıldarken öptü meleğini yavaşça. Dudaklarından akan aşkla harlandı alevler ve suya karıştı cehennemden gelenler.

O gün, gücünü paylaştı şeytan aşkıyla. Ateş, suda yandı. Aşklarının sonsuzluğu o günden başlayacaktı.

Ve o gün, gerçekten Şehvet Meleği oldu Lee Felix.

Edilen yeminler o gün anlam kazandı, tarih o günü kıyametin başlangıcı diye anlatacaktı.

---
*Sen, Şehvet Prensi'sin.
**Aşkı yaratan sensin!

**Aşkı yaratan sensin!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin