Cehennemde ürkütücü bir sessizlik hüküm sürüyordu. Şeytan susuyor, melek ağlıyor ve alevler saklanıyordu. Hyunjin'in saçları yeniden eski rengine dönse de gözlerindeki kırmızı parlaklık bir türlü gitmiyordu. Öfkeli değildi artık, hayal kırıklığına uğramıştı yalnızca. Öyleyse bu kırmızı nedendi? Felix ise şeytanının karşısında dik duramıyordu. Ona bakmak cehennemden kurtulmak gibi hissettiriyordu. Cehennemin kendisi o iken bu nasıl mümkündü?
"Uyu." dedi şeytan sessizce. "Meleklerin de dinlenmesi gerekir." Ancak izin vermedi meleğin kendi yatağına gitmesine. Öfkeli olduğu için miydi yoksa meleği sonunda anlamış mıydı bilinmez, alevlerden oluşan ve bir bulut gibi yumuşak görünen başka bir yatak yarattı ona. Konuşmadı, şeytan ilk kez güçsüz hissediyordu kendini bir varlığın karşısında.
"Şeytanlar peki, onların da dinlenmesi gerekmez mi?"
Titrek sesi duyduğu an ona döndü şeytan. Beklemediği soru karşısında bir süre cevap vermeden meleğini izledi. "Gerekmez." diyerek önüne döndü sonunda. "Ben uyumam, melek. Ben dinlenmem, ben ağlamam, ben aşık olmam."
Şeytanın sözüne güven olur muydu? Felix, güvenmemesi gerektiğini anlamıştı.
"Ağladınız, prensim. Çok ağladınız." Ayağa kalktı, titreyen ellerini arkasında gizleyerek şeytanın önüne geçti. "Şeytanlar da yorulur. Dinlenmelisiniz." Şeytan gözlerini kapattı sıkıca. Açtığında ise siyahtan başka hiçbir renk yoktu. Omuzlarındaki yük kadar koyu bakıyordu şimdi, yorgunluğunu gizlemiyordu.
"Yanında dinlenmeme izin verecek misin, melek? Şeytan ağladı sana, evet. Şeytan yoruldu da. Kabul edecek misin beni geçmişimle ve olduğum kişiyle? Şehvetten beslenen ruhuma yetebilecek misin temiz kalbinle?"
Soru netti. Kaderlerini bu cevap belirleyecekti. Felix sertçe yutkundu. Başını salladı yavaşça. Tereddüt etmedi ama korktu. Ölü kalbini hızla attıran bu duyguyu hisseden tek kişi olmaktan çok korktu ancak yine de kabul etti.
"Kaderimize boyun eğen şeytanım için her şeyi yapacağım."
Şeytanın gözlerindeki dipsiz bir kuyuyu andıran siyahlık kayboldu, bakışları normale döndü ve saçından bir tutam kırmızıya bulandı yeniden.
Öğrenmişlerdi artık. Aşk kırmızısıydı bu.
Ve dudakları birleşip ilk kez şehvetten uzak bir öpücük paylaştığında Hyunjin'in aşktan kopan kırmızısı Felix'in mavisine bulandı. Tarih ilk kez tanıklık etti melek ve şeytanın aşkına. İlk kez aşık oldu şeytan, ilk kez su ateşi söndürmedi ve buluştular ortada.
Şeytanın parmakları meleğinin saçlarında can bulmuş kendi rengini okşadı uzun uzun. Dile getirmedi aşkını, oysa herkes anlamıştı. Dünyada masmavi gökyüzünün güneşe muhtaç olması gibi onlar da kabullendi kırmızı ve mavinin birlikte olabileceğini. Fakat bir gün kıyamet koptuğunda ya güneşi yutacaktı gökyüzü ya da yok edecekti güneş gökyüzünü. Ya ateş sönecek ya su buharlaşacaktı. Ateş, suda yanamazdı.
Birlikte olabilirlerdi. Ancak bir gün, elbet biri ölecekti.
Yine de düşünmediler sonu. Başlangıçları öyle büyüleyiciydi ki gelecek önemini yitirdi. Aşk kırmızısı ve temiz mavi birbirine karıştı o gün. Melek kırmızıya, şeytan maviye bulandı. Ateş ve su birbirini yok etmedi çünkü onları ayıran aşktan bir duvar vardı.
Melek farkında olmasa bile bu, Tanrı'ya karşı geldikleri ilk andı.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)
Fiksi PenggemarYedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, meleklerin sudan güzeli. "Kırmızı ışıklar ve yakıcı alevler... İşte evin, küçüğüm. Meleğin doğuşuna ş...