Şeytanların Tanrısı Hwang Hyunjin ve Cennet Tanrıçası Lee Felix'in bebeği yeni bir kehanet daha yaratmıştı. Haber, tahtını korumaya çalışan Tanrı'ya gittiğinde meleğin karnı çoktan büyümüş ve bebek alevlere çoktan alışmıştı.
Var olan herkes emindi ki bebek koparacaktı Dünya'daki kıyameti. Hatta alevler çoktan bebeğe vermişti ismini, çoktan kutsanmıştı bebek cehennemin çocuğu olmakla. Dianora demişlerdi ona. Tanrı'nın ateşten aydınlığı. Babasının kırmızı ışıklarından yaratılmıştı kalbi ve Tanrıça'nın okyanusları doldurmuştu gözlerini.
Tanrı Hwang Hyunjin doğacak kızını beklerken insani duygulara öyle alışmıştı ki yüzyıllar önce ondan alınan kalbinin şimdi şefkatle attığını hissediyordu. Cehennem, bebekle birlikte dinliyordu Hyunjin'in heyecanlı hayallerini ve Lee Felix cenneti getiriyordu cehenneme bebeği için.
Yaratacağı dünyayı anlatıyordu şeytan, yaratacağı dünyada kızına sunacaklarını ve ölen kardeşlerinin anısına ona işleyeceği iki günah simgesini anlatıyordu. Hwang Hyunjin, aşkından doğacak bebeği beklerken çok heyecanlanıyordu.
Şeytanların Tanrısı, hiç bu kadar güçlü olmamıştı.
Evrenin işleyişini sonunda anlıyorlardı. Kutsal ruhların bebek sahibi olarak Tanrı oluşunun arkasındaki sebebi artık çok iyi görüyorlardı. Aşktan daha kuvvetli ve güçlü tek şey aşktan kopan bir bebekti. Her geçen gün bebeğe duydukları bağlılık artıyor ve bebeği korumak için göze alabilecekleri kadar güçleniyorlardı.
Lee Felix, var olan en güçlü melekti artık. O, Tanrıçaların da en güçlüsüydü.
Evrende hüküm süren iki Tanrı vardı. Bu, kıyametin habercisiydi. Eğer Hwang Hyunjin'in gücü cehennemle sınırlanmasıydı Tanrı tarafından, şimdiye dek yok olurdu evren. Ve eğer şeytan hatırlasaydı kalbini daha erken, Dianora çoktan doğup yok ederdi cehennemi.
Ancak kader sınamıştı onların aşkını. Melek kanatlarından, şeytan tacından vazgeçerek kehanetteki yüce aşkı kazanmıştı. Şimdi başlarındaki beyaz tüyden taçlar, sadık kalınan aşklarının bir ödülü sayılırdı.
Şeytan'ın gücünün tek sınırı hapsolduğu cehennemdi. Her gün yeni bir yeminle yankılanıyordu cehennem, prens ne olursa olsun cehennemi yok edecekti.
Ve işte o zaman her şey değişecek ve Tanrı ellerinde can verecekti.
Bang Christopher Chan, bütün öfkesini Tanrı'ya yöneltmeye ve kardeşine yardım etmeye hazırdı. O kırmızıdan nefret ederdi ama sonsuz hayatı boyunca ona layık görünen günah yüzünden bu renge mahkum kalmıştı. Kendisine düşen pay öfkeyse, bunu kardeşleri için kullanmaktan asla çekinmeyecekti.
Bebek için Tanrı ve Tanrıça'dan sonra en heyecanlı olan ise Kısançlığın Prensi Yang Jeongin'di. Kalbine işlenmiş günahını gölgede bırakacak kadar yoğundu Hyunjin'e duyduğu sevgisi. Günahına rağmen bir gün lanet etmemişti meleğe, kaderlerindeki sonsuz beraberliğe.
Yang Jeongin, her zaman sevmişti şeytanların en kötüsünü ama hiç gölge düşürmemişti onsuz mutluluğuna.
Gözleri kırgın bakıyordu prensin. Kimse görmüyordu, adına kıskançlık demişlerdi. Oysa şeytan yalnızca günahına günah katacak kadar sevmişti. Bu yüzdendi doğacak bebeğe duyduğu heyecan. Bebek, ondan değil belki ama aşkından bir parça taşıyordu. Hak edemediği destansı aşktan doğacak bir güç timsaliydi o, nasıl günahını bulaştırma cesaretini gösterebilirdi? Üstelik Yang Jeongin, aşkı, uğruna can veren kardeşlerinden öğrenmişti. Nasıl saygı duymazdı aşkı için kanatlarını kaybeden bir meleğe?
Kıskançlığın Prensi aşkı bilirdi. Nasıl kıyardı ki bir başkasınınkine?
Hayatta olsalar bebeği en çok sevecek olan ise Lee Minho'ydu. Kalbine yerleştirilmiş kibir ona o kadar ters bir duyguydu ki kalbinin atışını hissetmek için doğacak bebeği yalnızca bir anlığına görmesi bile yeterli olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)
FanfictionYedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, meleklerin sudan güzeli. "Kırmızı ışıklar ve yakıcı alevler... İşte evin, küçüğüm. Meleğin doğuşuna ş...