Yere düştü melek acıyla. Ruhuna batan kanatlar öyle canını yakıyordu ki sessiz gözyaşları şeytanın olmayan kalbini sızlatıyordu. Bu duygulara yabancılardı, şeytan insani bir hisse kesinlikle yabancıydı ve melek de böyle bir acıya insan bedeniyle zaten dayanamazdı.
Yatağında yatan ölü bedene doğru yürüdü Hyunjin. Elini kaldırıp önceden Kehanet Meleği'nin kanatlarını taşıyan sırtına götürdü. Gerçekten onun kanatları mıydı şu an Felix'i sahiplenen, öğrenmek istedi. Fakat o henüz dokunamadan kül oldu cansız beden. Küle döndü ve geriye yalnızca artık onun olmayan kanatlar kaldı.
Son çığlığını attı Felix. Ses çıkaramayacağı kadar kötüydü yarası ve cehennem sıcağı körüklüyordu sanki acısını. Derin bir nefes aldı. Yerden destek alarak biraz doğrulmaya çalıştı ve şeytanıyla buluşturdu masmavi olmuş gözlerini.
Hwang Hyunjin ilk kez bir maviden nefret etmedi. Güzelliği karşısında dili tutulurken hissettiklerinin arzudan ibaret olduğunu biliyordu. Yine de meleğin acısını üstlenmek istedi. Bir türlü hızlandıramadığı adımları meleğe döndü. Kalbindeki ateşe rağmen sıcak parmak uçları meleğin yeni kanadını buldu.
Dokundu hafifçe, okşamak istedi yumuşak tüyleri. Ancak öyle bir şey oldu ki Hwang Hyunjin bile sonsuz gücünün yetersizliğini hissetti.
Baştan aşağı siyaha büründü meleğin kanatları. Bir zehir gibi yayıldı, kirletti masum güzelliği. Dünyayı sarsacak çığlık da o zaman yırttı meleğin boğazını. Meleğin kanadı her bir tüyün acısıyla çırpındı, melek bu kez kan ağladı.
Maviyi kirleten siyah, şeytanın parmaklarından çıkmıştı. Birkaç adım geriledi prens. İnanamadı bu olanlara. İnanamadı kaderini gerçekten kontrol edemiyor oluşuna. Ellerini izledi uzun uzun. Meleğine ne yaptığını anlamaya çalıştı, başaramadı. İnanamadı gücünün bir sınırı olduğuna.
Kainatın en kötü ve güçlü varlığı ilk kez kontrolünü kaybetti. İlk kez ve en kötü şekilde tattı her gücün bir kırılma noktası oluşunu. Acısını ise melek çekti.
Çığlıkları öyle acı ve güçlüydü ki cehennemdeki tüm melekler can verdi o gün. Şeytanlar korktu, cehennem sustu korkusundan.
Ve bir matem yankılandı tüm evrende. İsyan etti Tanrıça, yıllardır gizlediği varlığını hiçe sayarak ağladı mirasına.
Kan aktı meleğin sırtından. Kanatlarındaki kötülük ve kalbindeki iyilik çakıştı. Beyazına siyah bulaşmıştı. Sağ gözünden bir damla yaş aktı, alev aldı düştüğü anda. Kırmızıya döndü mavi hare. Siyah ve beyaz, kırmızı ve mavi aynı anda sahiplendi meleğin aciz bedenini.
Çığlıkları arasında öfkeyle ayağa kalktı melek. Bir gözü mavi, diğeri tezatların en güzelini oluşturarak kırmızıydı. Kanatlarında siyah lekeler vardı damar gibi, ruhu ise bembeyazdı.
"İşte." dedi melek kendinde değilmiş gibi. "Artık gerçekten meleğiyim şehvetin." Acısı dinmiş, gözyaşı durulmuş ve başına acısından bir taç kondurmuştu. "Ben ki Tanrıça'nın gizli mirası..." Durdu. Sözlerinde dolaşan büyüyü hissetti. Söylediklerini tüm kutsalların duyduğunu biliyor gibiydi.
"İşte." dedi yeniden. Sözleri bir kehanetten daha etkiliydi. "...doğdum. Eímai to Doom." Gözlerini kapattı, açtığında artık mavi ve kırmızı birbirine karışmıştı.
"Evet. Kıyamet'im ben."
---
ig: axeixia915
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)
FanfictionYedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, meleklerin sudan güzeli. "Kırmızı ışıklar ve yakıcı alevler... İşte evin, küçüğüm. Meleğin doğuşuna ş...