Gök ağlıyordu, şeytanlar sustu. Cehennem inkar ediyordu, şeytanlar öylece durdu. Melek titriyordu korkudan, şeytanlar onu da umursamıyordu.
İlk kez böylesine güçsüz düştü şeytanlar. Başlarındaki taç ağır geldi, dökülen kan boğdu onları sanki. Ölen iki prens, tüm cehennemi ve hatta dünyayı bile tarifsiz bir acıya sürüklemişti.
Şehvet Prensi'nin omuzları düşmüş, dizleri yerle buluşmuş ve parmak uçları çaresizce yerde duran taca uzanmıştı. Suçlu hissediyordu. İki şeytanın arasına aşk girdiğini kardeşleri bile fark etmemişken Tanrı'nın laneti için onları kullanması Hyunjin ve Felix'in suçuydu. Aşkı lanetlemek, şeytanı uyarmak istemişti Tanrı. Minho ve Jisung sadece birer piyondu.
Kıskançlığın Prensi sessizce yüzüne kapattı ellerini, derin bir nefes aldı ve yerdeki şeytanın yanına adımladı. "Hwang." dedi fısıldarcasına. "Senin suçun değildi." Başını yerden kaldırmadı Hyunjin. Dönüp bakmadı bile ona. "Senin suçun değildi!" diye bağırdı bu kez Jeongin. Sessizlik karşıladı yine onu.
"Onun suçuydu."
Kırmızı saçlı şeytan öfkesini doğrudan kardeşine yönelterek sertçe ezdi yeri ayaklarının altında. "Bu meleği buraya getirmek, Tanrı'yı kızdırmak, bütün bu oyunlara karışmak onun suçuydu! Yıllar önce görmedin mi Tanrı'nın oyununa girilmeyeceğini? Bizi buraya kapattırdığında anlamadın mı? Cevap ver, Hwang, bu melek iki kardeşine değer miydi?"
Hyunjin cevap vermedi Chris'e. Seungmin Öfke Prensi'ni yatıştırmaya çalışırken meleğin hıçkırık sesleri artık daha net duyuluyordu. "Yapmayın..." dedi kendini zorlayarak. Sesi oldukça güçsüzdü, kimse de duymadı zaten. Ancak Öfke'den doğma prens şeytanını sertçe yere ittiğinde boğazından kopan çığlık, işte bu onu duyurmayı başarmıştı.
Şehvet Prensi bir anda kendine gelmiş gibi ayaklandı. "Yapma, Chris." dedi sakince. "Felix hakkında böyle konuşma. Ne olursa olsun onu koruyacağımı söylemiştim. Karşıma geçme." Kardeşlerini umursamadan meleğinin yanına ulaştı. Kendisi gibi yere çökmüş Felix'e doladı kollarını. "Sakin ol..." diye fısıldadı kulağına. "Gidelim buradan."
Yollarına çıkmadı şeytanlar. Çünkü tüm evren bilirdi, yedinci prensten şeytanlar bile çekinirdi.
Kendi katlarına geldiklerinde meleğin ağlayışı sonunda iç çekişlere dönmüştü. "Anlamıyorum..." dedi başını dizlerine yaslayıp. Cenin pozisyonundaki vücudunda şeytanın elleri dolanıyor, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Tanrı neden böyle bir şey yaptı? Aşkı neden lanetledi?"
Bir süre cevaplamadı Hyunjin sorusunu. Uzunca düşündü. Başından beri amacı meleği tarafına çekmekti ancak şimdi meleğin duyacaklarını kaldıramamasından korkuyordu. Aşk... Bu olmalıydı. Yıllar önce hissettiği duygu ne kadar da uzaktı bundan.
"Meleğim..." diye başladı sözlerine. Bilmesi gerektiğine karar vermişti. "Şeytanların aslında Tanrı'nın meleklerden daha değerli kulları olduğu hikayesini daha önce duymuş muydun?" Usulca başını salladı melek. "Adem'i kıskandıkları hikaye mi?" Güldü şeytan. "Tanrı'nın bizi kıskandığı hikaye." diyerek düzeltti Felix'i. Başlıyordu.
"Dünya'dan ve hatta evrenin yaratılışından bile önce, henüz bu Tanrı başta değilken yaratıldık biz. Bir Titan vardı tahtta. Taht, onu kazanabilecek kadar güçlü olanındır Felix. Güç her şeydir. Tanrı güçlüydü. Gücünü Titan'dan daha güçlü olan bizleri yaratarak kanıtladı. Şeytan, dedi bize. Ölümcül Olanlar. Güçlüydük çünkü. Bize bu gücü o bahşetmiş, karşılığında ise yalnızca ona boyun eğmemizi istemişti. Ve sonunda Titan'ın tahtını elinden aldığında biz onun en sevdiği kulları olmuştuk. İlk insanı yarattığında ise biz onun önünde diz çökmedik, Felix. Çünkü biz yalnızca Tanrı'ya boyun eğerdik. Zaten bizi günahkar yapan da bu değildi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red lights | hyunlix (ARA VERİLDİ)
Fiksi PenggemarYedi cehennem prensi, bir ve tek eril melek. Bir kehanet, ortak yazılmış kader ve aşktan kopan kıyamet. Hwang Hyunjin, Şehvet Prensi. Ve Lee Felix, meleklerin sudan güzeli. "Kırmızı ışıklar ve yakıcı alevler... İşte evin, küçüğüm. Meleğin doğuşuna ş...