2.5

3.6K 284 87
                                    

Sınır: 180 oy, 150 yorum

Oy vermediğiniz bölümlere dönüp oy verirseniz çok mutlu olurum. Son bölümlerimizin oy ve yorum sayıları çok az ve bu bölümü de unutmayın 💗
____________________________________

Yusuf

"Yusuf uyan." kafamı kaldırmadan mırıldandım. Bunun üzerine Yiğit'in, koluma sertçe vurmasıyla bir anda sıçradım. Profesörle anlık göz göze geldiğimde bana bakarak konuştu. "Sanırım bazılarınız bu dersi pek umursamıyor. Dersten kolay bıraktığımı hatırlatmama gerek yok diye düşünüyorum."

Profesör önüne döndüğünde yiğite bakarak. "Yiğit birazdaha sert vursaydın kolum kırılıcaktı hayvan."

Yiğit "Napim abi uyanmadın." ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Öyle bir uyumuşum ki rüya bile gördüğümü hatırlıyorum. "Kaç saattir uyuyorum ben?"

"Bir saate yakın. Gözlerin bile kıpkırmızı olmuş, yüzünde el izin çıkmış." yiğit sonlara doğru gülmüştü.

Yiğit "Uyumadın mı akşam ne oldu?" ağrıyan boynuma masaj yapmaya çalıştım. Kollarımda kafamı koyduğum için uyuşmuştu. Boynumu kürtletmeye çalıştım, çıkan sesle az da olsa rahatlamıştım.

"Onu boşver de sen dersde not tuttun mu?" yiğit sorumu onaylayarak önüme kalın defterini koydu. Birkaç dakika sonra dersin bitmesiyle eşyalarımı toparlayarak ayağa kalktım. Yiğitle beraber fakülteden çıkıp otobüs durağına kadar yürüdük.

Gelen otobüse bindik. Yiğit'in ineceği durak benden önce olduğu için önce o indi, ondan yaklaşık 5 dakika sonra da ben indim. Yürürken aklıma son anda kitapçı ya uğramam gerektiği geldi ve gittiğim yönü değiştirip en yakın kitapçıya doğru yol aldım.

En yakın kitapçı bir sahaf'tı. Eski, etrafı sarmaşıkların esir aldığı sahaf dükkanının kapısını araladım. Daha ilk dakikadan kendimi hissettiğim aitlik duygusuyla içeriye adımladım. Sahaf dükkanının sahibi yaşlı amca gözlüklerini takmış kitabını okuyordu.

Ona selam verip kitapların arasına karıştım. Rafalara bakıp ilgimi çekenleri alıp inceledim, eskimiş kitap sayfalarının kokusu beni hep huzurlu hissettirmiştir.

Raflarda dolanıp kitapları incelemeye devam ederek gördüğüm bir kitaba tam elimi uzatıp alıcakken beyaz, ince uzun parmaklı zarif bir el, almak için uzandığım kitaba benden önce uzanmıştı. Bir saniye ile az kalsın elinin üzerine elim gelicekti.

Elin sahibine baktığımda hiç beklemediğim bir şekilde onu gördüm. Gülce şaşkın gözlerle bana bakıyordu, elini kitaptan çekip, çekimser bir şekilde bir iki adım geriledi. "Sen alabilirisn." dedi.

"Hayır sen al lütfen, önce sen dokundun, hem ben bu kitabı okumuştum. Kapağı farklı diye bakmak istedim." dediğime kafa sallayıp teşekkür etti. Az önce ikimizinde aynı anda almak istediğimiz kitaba uzandı ve aldı. Kitabın kapağına baktı, sonra çevirip arka yazısını okumaya başladı.

Önüme dönüp diğer raflara bakmaya başladım. Ancak konuşma isteği okadar ağır basmıştı ki çenemi tutamadım. "Stefan zweig'in korku kitabı, sevdiğim kitaplarından biridir. Kadının korkusunu çok iyi bir şekilde anlatıyor. Ceza ve korku arasında hangisinin daha acı verdiğini düşünürken sana korku diye fısıldayan bir kitap."

Sözlerime, kafasını kitaptan kaldırıp bana baktı bir süre, sonra kitaba geri dönüp,"kitapları sevdiğini bilmezdim." dedi.

"Kitaplar sevilmez mi, seni onca derdinin tasanın arasında satırlar içinde kayboldurup zihnini başka insanların hayatları ile meşgul ediyor. Hem geliştirip hemde eğlendiriyor." dediklerime hafifçe gülümseyerek konuştu.

GÜLCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin