3.3

3.4K 296 139
                                    

Bu kitaptaki yazığım ennn uzun bölüm oldu. Bazı bölümlerde de bunu yazmıştım ama bu defa gerçekten uzun.

Her neyse bol yorumlu ve bol oylu bir bölüm olsun. Haydi pamuk eller cebe.

Sınır: 200 oy, 170 yorum
__________________________________

Hayatım büyük bir çıkmaza girmişti zaten hayatım hiç toz pembe olmamıştı. Ama hiç bu kadar da kötü ve acı verici olmamıştı. Kötü giden hayatım daha da beter bir hale gelmişti.

O gün, Yusuf ile Buluştuğumuz gün kendimi hayatımda hiç olmadığım kadar heyecanlı hissetmiştim. O gün birşeylerin değişeceğini hissettim. Yusuf'un bana ikimiz demesi ve önemli bir konu olduğunu söylemesi beni oldukça mutlu etmiş, heyecanlandırmıştı.

Evet o gün bir şeyler oldu, bir şeyler değişti ama bu benim tahmin ettiğim gibi bir değişim olmadı. Hayatımın en büyük pişmanlığı, en nefret ettiğim kişi olan Barış gelmişti ve her şeyi mahvetmişti.

Yusuf'u hastanede beklerken yaşadığını duyguların haddi hesabı yoktu. Üzülmüştüm, kahrolmuştum ama en çok da kendimi suçlamıştım. 'Ben olmasaydım...' diye başlayan o cümle, beynimden çıkmamıştı. En sonunda daha fazla direnemedim ve kendimi bıraktım. Uyandıktan sonra o mutlu haberi almıştım. Yaşadığım vicdan azabı azalmış, büyük bir rahatlama yaşamıştım.

O kurtulmuştu, o yaşıyordu ve ben bunun mutluluğunu dahi yaşayamadan babam girmişti araya ve parmağımdaki yüzüğü almıştı. O yüzükle birlikte Yusuf'u da almıştı benden. Kendimi teselli edecek hiçbir şey bulamadım. Yaşananlara rağmen, benim yüzümden ölüm tehlikesi yaşadığı halde onu kalbimden atamıyordum.

Gözümü kapattığım an yeşil gözleriyle bana bakan yüzü gözümün önüne geliyordu. gözümü açıyordum, karşımda bomboş bir duvar. ağlıyordum. Gözümü tekrar kapatıyordum ama gelmiyordu. Sanırım bu da yasaktı bana, onun hayaline bile doya doya bakamıyordum.

O gece hiç uyuyamadım. parmağımdaki o boşluk Yusuf'la olan tek bağımı koparmış gibi hissettiriyordu. O yüzükte görünmez bir ip vardı sanki, Yusuf ile benim yüzüğümde bağlı olan ama kimsenin görmediği bir ip... ve o yüzük benden alınınca ben o ipi kaybetmiştim. Yusuf'u kaybetmiş, yurdumu kaybetmiştim...

O zorlu gecenin sabahında Neva, Yusuf'un beni görmek istediğini söyleyerek beni hastaneye çağırmıştı. Gitmemekte kararlıydım çünkü ailemle aram bozuktu. Birde bunu öğrenirlerse her şey daha da kötü olurdu ama bir tarafım da onu görmek için can atıyordu. Hiç değilse iyi olduğunu emin olmak istiyordum. O yeşil gözlerini tekrar görmek istiyordum. Ama diğer tarafım ise buna sebep olduğumu söylüyor, oraya gitmemi istemiyordu.

O tarafımı yok saydım ve gizlice gittim hastaneye, attığım her adımımda ona bir adım daha yaklaştığımı bilmek beni heyecanlandırıp mutlu etmişti. O iyiydi, yaşıyordu ve bu dünyanın en güzel şeyiydi. Üzgündüm, mahcuptum kendime de oldukça kızgınım ama kısa bir süreliğine de olsa bu duyguları kenara attım, ve üzerlerine bir örtü atarak onları gizledim. Tabi bu duygularımı ne kadar saklamaya çalışırsam çalışayım mutlaka gün yüzüne çıkacaklardı, ve öylece oldu.

Yusuf bana evlenme teklifi ettiğinde sadece bir an, kendimi bulutların arasındaymış gibi mutlu hissettim. İçimde kanat çırpan kelebekler de hiç olmadıkları kadar mutluydu. Ama sonra o Kelebekler yavaşladı, heyecanları söndü. Ve yavaşça yere inip Karanlığa saklandılar. Çünkü üzerlerine örtü attığım o duygularım gün yüzüne çıkmıştı.

Tüm yaşananlar gözümün önüne geldi. Onun yatakta yatma sebebi bendim. Ölüm tehlikesi geçirme sebebi de bendim. Kendimi bencil gibi hissettim. Hadi bunu aşsam diğer tarafta yalan söylediğimiz ailelerimiz vardı ve onların kalbini çok kırmıştık. Böyle bir durumda böyle bir haber kimseyi mutlu etmez tam tersi daha da öfkelendirirdi. kabul edemedim 'Evet' diyemedim Ama 'hayır' da diyemedim. Sadece 'düzelt' dedim

GÜLCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin