2.6

3.3K 377 155
                                    

Kitabı bin kişi okuyor 150 oy bile zor geliyor. Geri kalan kişiler ne yapıyor hiç bilmiyorum ama bölüm sonunda küçük yıldıza basıp oy verirseniz gerçekten çok mutlu olucam.

Darlamak istemiyorum ama dönüp en çok oy alan bölümlerime bakıyorum, mutlaka oyların az gelmesi ile ilgili yakındığımda bölümler fazla oy alıyor.

Her neyse, bölümü atıyorum ve oy sayımız tamamlanınca diğer bölümü de hızla Atıcam.

Sınır: 200 oy, 150 yorum.

Sınırı doldurur doldurmaz Atıcam söz  ve son bölümlerimize oy vermeyenler dönüp oy verebilir mi gerçekten çok düşük, okadar emek veriyorum beni kırmazsınız değil mi 😔

Evet siz benim kitabımı bende sizin yorumlarınızı okuyayım bence son derece adaletli :)
______________________________________

(Damla'nın ağızından)

Yine her sabah ki gibi telefonda bangır bangır öten horozun sesi ile uyandım. Evet, beni uyandırabilen nadir alarm seslerinden biri kesinlikle bu.

Uyku mahmurluğuyla gözlerimi zar zor açarak elime telefonu aldım. Alarmı kapattım ve telefonumu komidine koymak için uzattım, ancak hâla tam uyanamadığım için düzgün koyamadım ve büyük bir gürültüyle yere düşürdüm.

Korkarak hızla yere uzandım ve telefonumu elime aldım. Bir iyi birde kötü haberim var.

İyi haber telefonum çalışıyor (Henüz) kötü haber ise ekran koruyucumda 'yeni bir' çatlak daha oluşmuştu.

Ah ne güzel (!)

Yurtta çıkardığım gürültüden dolayı Eylül, kafasını kaldırıp "Bu ses ne be, Ağız tadıyla bir uyutmuyorsunuz insanı!" diyerek yattığı yastığın iki kenarını tutup kafasına bastırdı.

Yorganımı kaldırıp çıplak ayağımı soğuk zeminle buluşturdum. Diğer kızlar telefonumun alarm sesi dolayısıyla derin uykuları hafiflemiş bazıları da uyku hali ile uyuşuk uyuşuk etrafa bakıyordu.

Diğerlerinden erken uyandığım için tuvalet sırası beklemeyeceğimi fark ettiğimde keyifle ayağa kalktım. İşlerimi halledip çıktığımda yurttaki bazı kızlar uyanmış telefona bakıyor, bazıları kalkmış yatağını topluyor Bazıları ise (kesinlikle Eylül değil) yan gelip yatıyordu.

Bugün diğerlerinden erken kalkmıştım, oyüzden diğerleri uyanmaya çalışırken ben giyinip, şalımı takmıştım. Elime aldığım çantama kitaplarımı koydum. Eylül'ün hazırlanmasını bekledim ve o da hazırlandığında yurttan beraber çıktık.

Okul yurda yakın olduğu için arabaya binmek yerine yürümeyi tercih ediyorduk. Okula geldiğimizde ilk işimiz kantine gitmek oldu. Eylül kahveleri almak için benden ayrıldığında bende kendimize yer seçip, oraya oturdum ve Eylül'ün gelmesini bekledim.

Sabahları kahvaltı yapmayı pek sevmezdik, bir kahve bize yetiyordu. Hem sabah derslerine ayıkmamızı da sağlıyordu.

Kısa bir süre sonra Eylül elinde iki bardak kahve ile geldi. "Kahvelerimiz de geldiii." sondaki i harfini uzatarak konuştu ve kahveleri masaya koydu, sonra da Yanındaki boş sandalyeye kuruldu.

Biz kahvelerimizi içip sohbet ederken yanımıza Gözde geldi. Bize "Günaydın." diyerek yanımdaki boş sandalyeye geçti. Eylül'le ona günaydın dedik.

Gözde masadaki Kahvelerimizi görüp yüzünü buruşturdu. "Siz yine kahve mi içiyorsunuz ya."
Diye söylendi.

Eylül "Bende bayılıyor değilim ama napayım beni ayakta tutan tek şeyde bu kahve." dedi. Gözde gülerek konuşmaya başladı. "Her sabah içmekten damarlarınızda kafein eksik olmuyor, kan verecek olsanız damarlarınızda kan yerine kahve çıkacak."

GÜLCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin