ᯤ | Sertab Erener, Ateşle Barut
🐚
"Navigasyon buradan sonra 15 dakikalık daha yolumuzun kaldığını gösteriyor," dedi Ulaş, tüm dikkati önündeki yoldayken. Sokak aralarında dolanıp arabayı park edebilmek için uygun bir yer arıyordu.
Sessizce başımı sallayarak dediğini onayladım. Yola öğleden sonra çıktığımız için bu kalabalıkta, bu büyüklükte bir arabanın sığacağı yeri bulmakta zorlanıyorduk. Dikkat çekmemek için kahvaltımızı yaptıktan sonra ortamı yoklamış ve yine babama fark ettirmemeye çalışarak otelden ayrılmıştık. Bu gizli iş çevirme durumunun, böyle giderse ayağıma dolanacağını bilsem de şimdilik görmezden gelmeyi tercih ediyordum. Benim de sorunlarımı halletme yöntemim buydu.
Ulaş'la arabada dakikalarca yalnız kalacak olma fikri başta kulağa dehşet verici gibi gelse de yolculuğumuz beklediğimin aksine hızlı ve keyifli geçmişti. Beraber, ara sıra yaptığımız küçük sohbetler ve geri kalan zamanda oluşan sessizliği doldurmamıza yardımcı olan müzik eşliğinde, geçirdiğimiz yaklaşık 40 dakikalık yolun ardından nihayet Dalyan'a varmıştık. Şimdi ise, arabayı eğer bir yere park edebilirsek, buradan kalkan teknelerle yapmamız gereken son bir küçük yolculuk kalmıştı.
Ulaş, dolaştığı üçüncü sokak arasında, sonunda bir arabalık bir boşluk yakaladı. Keyifli bir mırıltı çıkartırken aynaları kontrol ederek yaptığı manevralarla arabayı tek denemede o boşluğa park etti. Arabanın hareketi durduğunda gözlerimi yaptığı işi izlemekten güçlükle ayırdım. Araba sürüş yeteneğini tanıştığımız ilk zamandan beri etkileyici bulmuştum ama üzerinden bu kadar zaman geçmişken hala gözlerimi alamadan izlemem pek de mantıklı değildi. El frenini çekip anahtarı kontaktan çıkarttığında ben de emniyet kemerimi çıkarttım. Yolcu koltuğundan inip arabanın kapısını ardımdan kapatmadan önce söylenmeden duramadım. "Böyle bırakmak güvenli olacak mı? Başına bir şey gelmesin arabanın. Keşke bir otoparka falan park etseydik."
"Otoparka mı?" dedi alaylı bir gülümsemeyle. "Dünyanın parasını ister şimdi orada. Kalsın aman aman. Zengin olabiliriz ama enayi değiliz yavruş."
"Ben, babanın ikimizi de öldürmesini istemiyorum sadece," dedim ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırırken. Levent amcayla ilgili bildiğim şeylerden biri arabasına fazlasıyla düşkün olduğuydu. Ulaş'sa gerek arabayı kullanırken takındığı fazlasıyla rahat tavırlarla gerekse pintiliği yüzünden arabayı park ettiği yerlerle, babasına arabasını kullandığı zamanlarda pek güven veremiyordu. Arabasını her alışında, zavallı adam muhtemelen küçük çaplı bir kalp krizi yaşıyordu.
"Merak etme, ben sana bir şey olmasına izin vermem," dedi arabadan inip bir kolunu arabanın kapısına diğerini de tavanına yaslarken. "Bana lazımsın sonuçta." Hızlıca göz kırptıktan hemen sonra şoför tarafının kapısını kapatıp arka koltuktan plaj çantalarımızı aldı. Bense öylece kalakaldım. Ben işleri ağırdan almaya çalışırken onun bu kadar açık sözlü olacağını düşünmemiştim doğrusu. Cevap olarak ne söyleyeceğimi bilemediğimden bu sürede gözlerimi kaçırıp etrafa bakındım. Üzerimde tuhaf ve yersiz bir utangaçlık belirmişti. Cümlelerinin üzerimde hala bu denli etkisinin olması da adil değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMDAN KALE | texting
Teen FictionSevgilisinden ayrıldıktan sonra ailesi ile birlikte Bodrum'da tatil planı ayarlayan Eylem, bu plana eski sevgilisinin de dahil olduğunu öğrenir ve onu bu tatile gelmekten vazgeçirmek için aylar sonra ilk mesajı atar. Siz : Seni en başından uyarıyor...