21.Kehanetin Dövmesi

144 21 20
                                    

Selam canlarım tekrardan hoşgeldiniz🫶

Yeni bölümle sizlerle beraberim, bir önceki bölüme çok güzel yorumlar geldi teşekkür ederim canlarım 🩷

Bakalım bu bölümü beğenecek misiniz?
Diğer bölümde sizlere soru sormayı unutmuşun😱

Sizce kafede ne oldu?

Bölümü okumadan tahmin yaparsanız çok mutlu olurum. Bölüm sonunda görüşmek üzere... keyifli okumalar 🧚‍♂️❤️

_______

Geçen gūnler, her defasında bizim yaşam döngümüze en en büyük sillesini
salladığında, beklemediğimiz bir anda karşımızda ki duvara toslayıveriyorduk.
Kafamı Gediz'in gõğsünden kaldırdığımda, yarı açık olan ışıklarda gõzlerim gezindiğinde, duvarda belirginleşen kurşun izlerine baktığımda,onlar sıradan
bir kurşun deliği veya izi değildi.

Onların her biri benim ve arkadaşlarımın içinde
ki korkuları simgeliyordu.

"Utku kaçmasına izin verme!" diyen Gediz, benim yanımdan kalkıp abime doğru gidecekken onu gömleğinin kolundan yakaladım. "Gediz, nolursun gitme" dediğimde abim kafenin kapısını zorluyordu. "Olay çıkmasını istemiyorum"

"Korkma Mahperi" dediğinde kolunu elimden kurtardı. "Korkma ki seni
bırakıp gidebileyim"

Gözlerinin içine odaklandım "Sen beni bıraktığın her zaman korkuma yenik
düşeceğim ki, beni hiçbir zaman bırakma"

Birbirimizin gözlerinin içine odaklandığımızda Gediz az da olsa başını sağ omuzuna doğru yatırdığında bana güven vermek istiyormuş gibiydi.

Son kez gözlerimin derinlerine baktığından yanındam ayrıldı ve abimin yanına doğru koştuğunda bir anda kafenin içini kulakları sağır edecek derecede olan bir ses duyulduğunda kafenin kepenkleri yavaş yavaş bizi buraya hapsediyordu.

Merve "Ne oluyor?"diyerek abimin yanına gidecekken, abim onu eliyle durdurdu. "Kimse olduğu yerden sakın kıpırdamasın. Tehlike geçmiş değil!" diye sitem ettiğinde korku hepimizin vücüdunu bu kepenkler gibi esir etmişti.

"Bunun tek bir açıklaması olduğunu ikimizde çok iyi biliyoruz" diyen abim, bizim içimizde ki korku tohumunu sulamaktan başka bir şey yapmıyordu. Alaz"Bu açıklamayı birde biz öğrenelim" deyip ayaklandığında, tehlikenin yavaş yavaş geçtiğini hissedebiliyordum.

"Umay, beni koru!"
Elimle Miray'ın kolunu kavradığımda "Nereye gidiyorsun?"dedim.

"Berk yok, onu bulmaya gidiyorum" dediğinde sesi korkudan titriyordu.
"Nasıl yok?"dedim "Az önce buradaydı."

Miray'ın eli kalbine gittiğinde ağzından kesik kesik nefesler alıp veriyordu. "Umay, içim hiç rahat değil?" dediğinde , Gediz yanımıza doğru gelmeye başladı.
"İyi misin?" diye fısıldadığında, kafamı salladım.

Uzun bir süre karşımda ki adamın gözlerinin içine baktığımda Miray'ın kolundan tutup bizimkilerin yanına çektim.

İçimizde ki sırlar bir bir ortaya dökülmeden önce, son kez gözlerimizin ve kalplerimizin temizliklerinde boğuluyorduk. Kalp damarlarımızdan akan kan, herşeyin günyüzüne çıkması için gün sayarken, biz ise; Saatlerin işlevlerini bozup aynı ana geri dönmemizi sağlıyorduk.

"Kimse birbirinden ayrılmayacak ve bu süre zarfında gözünüzü dört açmanızı istiyorum. Etrafınızda şüpheli bir durum görünce birbirimize bildirecegiz anlaşıldı mı?"dediğinde nefesini verdi. "Burada ne kadar kalacağımızı bilmiyoruz. Her şeye hazırlıklı olmamız gerekiyor" Herkes kafasıyla onayladığında, Gediz bir adım öne çıktı.

İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin