23.Hayal Tohumu

148 18 10
                                    

Selam canlarım🩷

Bu bölümün bu kadar hızlı geleceğini ben bile tahmin etmemiştim. Bölüm çok uzunda değil çok kısa da değil tam makul bana göre bakalım siz beğenecek misiniz?

Bu arada WhatsApp dan kanal açtım gelmek isteyenler için de instegramımda link paylaşıyorum.

Instegram : hasretirem_kod

Ben orada çok eğleniyorum sizleri de ekliyorum. Bölüm sonunda görüşürüz🩷💗

______

Kasım aylarının ortasında bir gündü, Kasım ayı kendi mevsimi olan sonbaharı yaşarken yapraklarını birer birer yere döküveriyordu.

Dökülen yaprakłar o çocuğun çektiği aclara şahit oluyordu. Yorgunluktan gözleri kapanan çocuk gözlerini açık tutmakta zorlanırken hâlâ karşısındaki boks torbasını yumrukluyordu.
Kumral saçları alnına tel tel yapışmışken elleri artık boks torbasını yumruklamaktan heba olmuşken, acı çekiyordu.
"Yirmi dört saati devirmeden yorulmak yok!" diyen adam, çocuğun yorgunluğunu göz ardı ediyordu.

"Amca çok yoruldum'" dedi yakınırken "Ellerim torbayı yumruklamaktan nasır bağladı" Amcası, çocuğun yakasından tutup onu bir kenara fırlattığında, "Yakınmak yok!" diye inledi dişlerinin
arasından, çocuk sırtındaki acıyla yerinden doğrulamazken kırılan
kemikleri canını yakıyordu. Kaburgaları batıp orayı alev aldırtıyordu. "Annen ile babanın katilini bulmadan yorulmak yok!"

Yerde yatan çocuk amcasının gözlerinin içine bakmaya korkuyordu.
Ailesinden tek kalan kişi olan amcası onun tek hazinesiyken, ona bir
eşya gibi davranması onun zoruna giderken onun. Kaburgalarını kırıp
eline veriyordu. "Doğrul yerinden!" Adamın dediğine itaat etmemesi
onun en büyük sonu olacaktı. "Doğrul dedim sana Gediz!" dediğinde adamın eli onun terleyen saçlarını koparcasına çektiğinde küçük çocuğu peșinden sürmeye devam ederken etraftaki adamlar çocuğa acıyan gözlerle bile bakmıyorlardı, alışmışlardı.

"Yapma amca!" diyen çocuğun gözünden süzülen yaşlar bir ırmağı doldurmuştu. Amcası adamlarına ișaret verdiğinde, çocuğun gözü duvarda asılı duran iki
sopaya gitmişti. Uzun boylu adam elinde duran ince demiri yanan ateşin üzerinde gezdirdiğinde, Gediz'in kollarını iki adam tutmuştu.

Çocuğun haklı isyanını kimse duymuyordu. Orada on altı yaşında duran bir erkek çocuğu vardı. "Soyun!" diye emir verdi amcası. "Hayır, Hayır
kızgın demir olmaz!" diyen çocuğun bütün kıyafetlerini çıkartmışlardı,
sadece üzerinde alt iç çamaşırı kalmıştı. Amcası yerde kurtulmak için
çebelleşen yeğenine eğildi "Annen ile babanın intikamını almadan
durmak yok, annenin kopmuş kellesini düşün, onun öldürülürken attığı çığlıklar..." derken, Gediz yerde cenin pozisyonu aldı. "Sus, sus konuşma! Annemin adını ağzına alma!" dediği an sırtına yediği demir onun nefesini kesmiști.

"Bu aileni unuttuğun içindi" Bir darbe daha yedi damarlarının tam ortasına "Bu da kehanetini unuttuğun içindi"
derken tekrardan yerde yatan çocuğun saç köklerini kavradı.

"Gediz.." diye inlediğinde, karşısında ki çocuk yarı baygındı. Çocuğun
ağzından dökülen kanları kenara kusarken amcası onun ismini tekrar
etti.
"Senin koyduğun isimle anılmayacağım" Amcası odayı dolduran kahkahasıyla odayı inletirken, aklından on milyon tane senaryo geçiyordu.
"Senin vazgeçemeyeceğin tek şey ismin ve kehanetin, kaç yıl geçse de onlardan kurtulamayacaksın..."

İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin