18. Ölüm

161 24 10
                                    

Selam canlarım
Bu bölüm için elim hiç yazmaya gitmedi o yüzden bölüm biraz gecikti. Kusura bakmayın. Gerçekten karakterlerimiz için ve tabiki bizim içinde hüzünlü bir bölüm oldu. Ve uzunca da bir bölüm okuyacaksınız. Kitabımızın en uzun bölümü bu olacaktır. Bilginize. Yorulmamanız için sayfaları partlara ayırmanızı tavsiye ederim🤗
Bölüme başlamadan oy atmayı unutmayın sizleri çok seviyorum❤️
Bölüm sonunda görüşmek üzere. Keyifli okumalar...

_____

(2 gün sonra)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(2 gün sonra)

Yasak; dalları ayrık. yaprakları ise tane tane işlenmiş bir ağacın gövdesinden koparılan yasaklı elmayla yeryüzüne indi.
Yasakların çiğnenmemesi herkes için önemliyken, ilk günah ve ilk yasak o ağacın gövdesine dokunularak işlendi. Şeytanın pis nefesi kulağını çınlattığında, nefsinin canavarı varlığını gösterircesine ortaya çıkıverdi.

"Kantine gideceğim bir şey isteyen var mı?" diyen ses Alaz'a aitti.
İki gündür nöbetleşe hastanede kalıyorduk ama en çokta nöbette duran ben oluyordum. Babamın iyi olduğunu öğrenene kadar buradan gitmeye hiç niyetim yoktu.

Babamın tek bir iyi haberi yüzümüzde güller açtıracakken , kötü bir haberi ise kalbimizi sökecekti.

Yanıma yaklaşan adamın kokusunu tanıyordum ve artık kokusunu değil. Ayak seslerini bile ezberlemiştim. Yere bastığında ayakkabısının altından gelen tok ses onun geldiğini habercisi oluyordu bana. Ayak sesleri müziklerin ezgisi kadar naif, notası kadar vurgulu ve sertti.

Elindeki yemekleri bana uzattığını kafamı azda olsa yukarıya kaldırdım "Kaç gündür ağzına bir lokma dahi koymadın bari bunları ye" Omuzlarımı silktim. "Canım istemiyor"

Yanıma oturduğunda, karşımdaki koltukta Miray'la ,Berk oturuyordu. Abim ise koridorun en dibinde başını duvara yaslamış güzel bir haber işitmek için dua ediyordu.

İkimizde aynı anda geriye yaslandık. "Sende kaç gündür bir şey yemedin" Burnunun kemerini sıktı.
"Bana bir şey olmaz. Sen düşünme beni" Gözlerimi kapattığımda ensemden şakaklarıma kadar yükselen ağrıyı hissediyordum.

Bir anlık gözlerimin daldığını hissettiğimde Gediz yanımda yoktu.
Ayağa kalktığımda üstümde Gediz'e ait olduğunu tahmin ettiğim bir ceket vardı. Ceketi burnuma yaklaştırdığımda kokusunu içime çektim. Bu koku çok yabancıydı. Diğer erkeklerin o ağır kokan parfümleri gibi kokmuyordu aksine daha naif ve ferah bir koku burnumu işgal ediyordu.

Gözüme çarpan duvar kenarındaki adamın sulietiydi ve tahmin ettiğim gibi duvarın dibinde kafasını duvara yaslamış ellerini, dizlerinde birleştirmiş ve gözleri kapalı duran adam Gediz'di.

İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin