Dünya hassas kalpler için cehennemdir.
-Johann Wolfgang von Goethe
~
On beş yıl önce;
Doğru notalar, doğru müzikler, doğru şarkılar. Pera, elinin acısıyla bir başka notaya geçmişti. Çok hızlı çalıyor, her yanlış notaya bastığında elinin üzerine cetvelle vuruluyordu. Sofia son günlerde böyle böyle bir şeyler öğreteceğini düşünerek Pera'dan uzaklaşmıştı.
Pera bu hızda yanlış notaya basmasının bir sakıncası olmadığını düşünüyordu. Sofia ise yarın akşam ki yemek için her şeyin mükemmel olması gerektiğini düşünüyordu.
"О, моя красивая девочка kendi isini zorlastiriyorsun." Sofia kendi Türkçesini geliştirmek için sürekli bu dili kullanıyordu.
Yine yanlış notaya bastı Pera. Bu sefer devam etmedi. Durdu ve eline vurulmasını bekledi. Sert bir darbe daha indi eline. Artık her hücresinin acıdığını hissediyordu. Yine de sesini çıkarmadı. Zamanı geldiğinde burda işkence gördüğü her salise için herkesten hesap soracaktı. Kendinden bu kadar emindi.
~
Uyuyamamıştım. Her gece mışıl mışıl uyuyan ben bu gece uyuyamamıştım. Bütün gece yatakta oturup bir şeyler düşünmüştüm. Ne düşündüm? Kocaman bir boşluk vardı. Cam kırıklarıyla dolu siyah bir oda.
Odanın içinde ben varım. Yerde cam kırıkları ve sıcak kömürler var. İki elimde zincir. Bütün gece aklımdan geçen tek şey buydu. Hiç bir şekilde bunu çıkaramamıştım aklımdan. Bazen uyuştu, düşüncelerim dondu ama sürekli ya bu görüntü vardı ya da koskocaman bir boşluk.
Odanın kapısı çaldı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda üstünde siyah atletle Lev duruyordu. O artık Lev değildi. O artık Kuzey Ekin'di.
"Sen bana Lev de vampir," Kaşlarımı çatarak ona baktım. Sanırım kelimeleri dışımdan söylemiştim. "Vampir mi?" Elini saçlarıma götürdü. Saçlarımı geri attı. "Gözlerinin altı mosmor, içi kırmızı, saçların dağılmış. Bütün gece uyumamışsın, yatakta dönüp durmuşsun ve şuan tam bir vampir'e benziyorsun." Güldüm.
"Peki neden sana hala Lev dememi istiyorsun?" Kapıya yaslandı. Odamda ki camdan esen rüzgar tenimi yavaşça okşuyordu. Tüylerim diken diken oldu. Üşümüştüm. Bu hava oysa ki benim için hiç bir şeydi. Rusya'nın en soğuk yerlerinde yaşamıştım. Yıllarca. Tek başıma. Kimsesiz.
"Lev'i yaratan kişi sensin. Neden sana karşı başkalarına olduğum gibi olayım?" Kaşlarımı çattım. Geldiğimizden beri bakışlarında tuhaflık, hareketlerinde yavaşlık vardı. "Kişilik bozukluğuna mı sahipsin?" Hiç beklemediğim bir hamleyle arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Ne tepki verdiğini bile anlayamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Asker
Teen Fiction(Bölümler uzundur.) Yıllar önce öldü diye gösterilen ve karanlık bir odada renklerin ne olduğunu bilmeden, ışığı görmeden büyüyen bir kızın hikayesi. BU HİKAYENİN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ALAKASI YOKTUR. İÇİNDE OLAN HER ŞEY TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜ...