Yeniden hissetmeye başlamıştım, kurumuş dallarım tekrar tomurcuklanıyordu.
-Stefan Zweig
~
Hayatta iki tip insan vardır. Her gördüğünü dağıtan ve onun arkasını sessizce toplayan. Birinci tip cenneti yaşadığını sanar fakat kendi kendine cehenneminin tohumlarını eker ve onları büyütür. İkinci tip ise birincinin ektiği o cehennem tohumlarına engel olmaya çalışır ve gerçek bir cennete laik olur.
İşte biz ortalığı dağıtanların arkasını toplayan o ikinci tip insanlardık. Bizde aslında dağılanlardandık.
Doğum günümüzün üstünden yaklaşık dört gün geçmişti. Bu süreç içinde kızımıza da yeni bir mezar yaptırmıştık. Çok güzel olmuştu... Mezarının üzeri beyaz laleler ile kaplıydı. Ucunda ise renkli bir rüzgar gülü vardı.
Mezarı bizden sonra ilk ziyaret eden babam ve Pamir olmuştu. Ellerinde ise beyaza yakışan en güzel renk, kırmızı vardı. Kırmızı laleler. Onları izlemiştim. Kızımla dertleşmelerini izlemiştim. Babama hala o çocuğun Tarık’tan değil Kuzey’den olduğunu itiraf etmemiştim. Aldığım teklifi söylemiştim. Yüzü buz gibiydi babamın. Kesinlikle böyle bir şey beklemiyor olduğu aşikar ortadaydı.
Yamaç... Pamira o kolyeyi gördüğü gibi ortalığı aleve vermişti. İçinden resmen hırçın bir hayvan çıkmıştı. Bu kız kesinlikle benim kardeşim olamazdı. Ben sessiz sakin, her şeyi zamanına saklayan bir kadındım. O ise tam tersine hareketli ve hırçındı.
Onları o günden beri görmemiştim. Yamaç’ın bu hareketine Kuzey pek bir tepki göstermemişti. Onunla daha sonrasında özel olarak konuşmuştu. Yamaç ne kadar kırıcı ve kıskanç bir insan olsa da Kuzey onu askerleri önünde küçük düşürmüyordu.
Ahsen ile konuşmuştum. Kuzey’in şuanda hala asker olduğunu fakat açığa alındığını söylemişti. Soruşturmanın içine oda katılmıştı. Ayrıca Ahsen bir süre dinlenmemizin ve birbirimize vakit ayırmanın iyi geleceğini söylemişti.
Ha tabi bunu söyledikten bir gün sonra bizi soruşturma için çağırdığını saymazsak durum böyleydi.
Şuanda Ahsen’in yanına Adalet Sarayına gidiyorduk. İmzalamamız gereken bir kaç şey olduğunu söylemişti.
Ahsen çok sağlam bir savcıydı. Büyük ve ela gözleri, uzun kirpikleri, küçük burnu, orta ve renkli dudaklara sahipti. Ayrıca süt gibi bir teni vardı. Bir erkeğin görüp görebileceği en güzel kadınlardan biriydi. Ayakları yere çok sağlam basıyordu. Kapalı bir kadındı, çoğu kapalı kadına göre çok daha güzel giyiniyor ve süslenmesini biliyordu.
Çok kısa bir sürede yakın arkadaş olmuştuk. Onun sert ve sözünü geçiren yapısı beni çok etkilemişti. Onun dikkatini çeken şey ise benim hayatım ve kişiliğim olmuştu. Kim olsa hayatımı merak ederdi gerçi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Asker
Teen Fiction(Bölümler uzundur.) Yıllar önce öldü diye gösterilen ve karanlık bir odada renklerin ne olduğunu bilmeden, ışığı görmeden büyüyen bir kızın hikayesi. BU HİKAYENİN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ALAKASI YOKTUR. İÇİNDE OLAN HER ŞEY TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜ...