21. Bölüm

134 10 10
                                    

Sen utanma ağlamaktan, bırakta utansın ağlatanlar.

-Gri Asker

~

Yıllar önce...

Pera 11 yaşında;

Elinde ki siyah misketleri yere koymuştu Pera. Çok susamıştı, bu o da çok fazla sıcak oluyordu. Ellerinde ki eldivenler ve üzerinde ki siyah elbise ise daha fazla terlemesine sebebiyet oluyordu.

Su istemek için kapının yanına gitti, kapıyı üç kez tıklattı. Kapı açıldığında her zaman ki gibi Sofia vardı karşısında, zaten hep o olmuştu.

"Ne mogli by vy prinesti mne stakan vody? (Lütfen bana bir bardak su getirebilir misin?)" Sofia soğuk bir gülümsemeyle kafasını sallamış, kapıyı kapatıp gitmişti.

Küçük Pera ise bir süre kapıya baktı, Sofia kadar özgür olsa ne güzel olacağını düşündü ama olamazdı. Onun kaderi bu siyah odaydı. İşte böyle bir dünyaydı onlarınki de.

İkiz kardeşi de Pera kadar özgür olmak istiyordu. Bir kase sıcak yemek istiyordu ama yoktu.

İnsan hep kendinde olmayanı isterdi.

Pera misketlerin yanına geri dönmüş, onlarla oynamaya devam etmişti. Misketlerden biri oynarken çalışma masasının altına kaçmıştı.

Pera ise diğer misketleri avucunun içine alıp kaçan misketi almak üzere, çalışma masasının altına eğilmişti. Elini masanın altına uzatıp misketi aramış, bulamamıştı.

Elinin altına sert ve tozlu bir şey geldiğini hissetti, bir süre elini o şeyin üzerinden çekemedi, sonrasında ise yavaş yavaş o şeyi dışarı çekti.

Elinin altında ki tozlu şeyin bir defter olduğunu gördü Pera, tozdsn dolayı neredeyse hapşuracaktı.

Defterin üzerini elinin tersiyle bir kaç kez temizlemiş, yavaşça içini açmıştı.

İçi titredi küçük kızın, bu defteri açarken kan lekesi görmeyi beklemiyordu. Ya da kan lekesinden sonra kabuslarına girecek kızıl saçlı, kırmızı bir gözlü kadın beklemiyordu.

Defteri elinden atmak istedi fakat atamadı, içinden bir şeyler yükseldi, hareket etmek istedi fakat edemedi. Sadece defterde ki o kadının gözlerinin içine bakıyordu.

Kendine zor gelmiş bir kaç sayfa çevirmişti. Sayfaların hepsinde anlamadığı semboller ve tanımadığı kişilerin isimleri vardı.

En sonunda ise Alex'in ismi vardı. Sayfaları çevirirken Alex'in ismi dikkatini çekmişti. Tam o sayfayı okuyacakken kapı sesi duymuştu.

O sesle elinde ki defteri yere düşürmüş, üstüne de irkilmişti. Aslında korkmasına gerek yoktu, karşında bu dünya üzerinde bir zamanlar çok güvendiği o adam vardı.

Taro...

Taro kapıyı kapatmış ve çatık gözlerle Pera'nın yanına doğru ilerlemişti. Suyu kıza uzatmasına rağmen kız ondan suyu almamış hatta hipnotize olmuş gibi bakıyordu.

"Pera," Taro iyice etrafa bakınmış, sesinin tonunu iyice kısarak konuşmaya başlamıştı. "gowumy? (İyi misin?)" Pera gözlerini sertçe kırpıştırıp kendine gelmeye çalışmıştı. Başarmıştı da.

"Hawa kaka, men gowy. (Evet baba, iyiyim.)" Pera Taro'nun elinde ki suyu almış ve yavaş bir şekilde içmeye başlamıştı, Taro ise yerde duran o deftere bakmıştı. Kızıl saçlı kadını o da görebiliyordu.

Gri Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin