19. Bölüm

215 19 5
                                    

Birinin yaşaması için bin hayat kurban edilir.

-Anonim


~

Bir kaç hafta sonra, mahkeme günü;

Her insanın hayatının bir dönüm noktası vardır. Benimki de şimdi içerisine adım atacağım bu mahkeme salonu olacaktı. Arkamda sağlam kişiler vardı. Öz babam olan bu adamı hapihanelerde çürütmek için elimden gelen her şeyi yapmış, yapmaya da devam edecektim.

Yaptığı şeyler kimine göre iyi, kimine göre kötüydü. Babam olacak o adam ailenin yaptığı darbelerin bedelini kendi hayatıyla ödeyecekti. Bir ömür boyu bizim altında yaşadığımız bu gözkyüzünü göremeyerek bedelini ödeyecekti.

İçeriye adım atmam gerekiyordu. Artık bir şeyleri bitirmem gerekiyordu ama kalbimde derin bir sızı vardı. Anlayamadığım bir sızı. Canımı çok yakan bir sızı...

"Hadi, artık vakti geldi." Aybars beni belimden doğru içeri ittirmişti. Bir adım attım. Görüş alanıma ilk önce Alex girdi. Gözlerinde ki yorgunluk ve hayal kırıklığını açık şekilde görebiliyordum. Yorgunluk normaldi, hayal kırıklığı ise tuhaf.

Neden hayal kırıklığı hissediyordu? İstenmediği için mi? Emek verdiğini sandığı şeyler için mi?

Tek bir şey daha görmek istedim o gözlerde. Pişmanlık görmek istedim. Yoktu. Bir gram dahi pişmanlık yoktu o gözlerde.

Gözlerimi kaçırdım ondan. O sırada başka birini gördüm. Kıvırcık saçlar, asil bir duruş, yeşil ve kahverengi olan bir çift göz.

Kendimi gördüm, karşımda duran ve bana bakan o kadında kendimi gördüm. Aylardır hiç görmememe rağmen özlemini çektiğim kız kardeşimi gördüm.

Ona doğru adım atmaya çalışsam da Aybars beni farklı şekilde yönlendirmişti. Gözlerimi zar zor ondan aldım. "Sakın stres yapma, sakin ol. Bu salonda ki çoğunluk seninle. Korkma Pera, tamam mı?" Ne ara yanına geldiğimizi anlamadığım Ahsen'e kafa salladım.

Yanımda oturuyor bana telkin vermeye çalışıyordu. Arka tarafa doğru gitti gözlerim. Uzun zamandıe görmediğim Yekta amcayı gördüm. Yanında ise karısı ve oğlu vardı. Onların yanında babam diye bildiğim, yıllarını bana adayan adam, yıllarca acısını çekmeme rağmen geldiğimde bana sırt çeviren annem, kız kardeşim ve erkek kardeşim oturuyordu.

Aybars ve Varvara' da onların önünde oturuyorlardı. Eksiklik hissettim. Kuzey yoktu. O an o eksikliği iliklerime kadar hissettim. Burada olsaydı bana bakışlarıyla destek verirdi. Bu salonda ki herkese karşı bir kalkan oluşturur, içine sadece beni alırdı. Ellerimi öper, sakinleştirirdi. Yoktu, herkes vardı ama o yoktu.

İşte hayat böyleydi. Sevdiğin insanları bir lodosla alır, bir daha da sana geri vermezdi.

Bir mezar taşına muhtaç olur insan, sevmek ister o mezar taşını, sokulmak ister, o taş sayesinde nefes alır, belki hayata tutunur, ya da o mezar taşının başında hayattan vaz geçer...

Gri Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin