25. MAHZEN

3 0 0
                                    


Cedric Albert olarak çoğu şeyde başarısız olmuştum. Babamın kötü yönetimini engeleyememiştim. Annemin beni yönetmesine izin vermiştim. Kendi benliğimi fark edememiştim. Felix ile arama duvarlar örmüştüm. Halkımın karşısına hiç bir zaman Cedric Albert olarak çıkmamıştım. Ben başarısız bir velihat prenstim.

Ellerimde kanları suda arındırmaya çalışırken sağımda sabırla bekleyen Drew'e yandan bir bakış attım.

Onu öldürsem bile hiç bir şey değişmeyecekti. Bunu çok iyi biliyordum.  Çünkü Cedric Albert ölmüştü. Son asil ölmüştü. Ve ben tahta hak iddia edebilecek durumda değildim. Kimse inanmazdı. Cinsiyetimiz bile tutmazken inanmazlardı...

"Temizlendi ellerin daha fazla sürtme birbirine, zarar vereceksin."

Su kalıbının içinden ellerimi çektim ve ellerimi havada tutarak Drew'e döndüm.

"Bu eller kaç kişiyi öldürdü biliyor musun?"

Drew'in bakışları benden ellerime kaydı. Islak ellerimden akan sular bileklerime oradan da kollarıma doğru akıyordu. Elindeki havluyu ellerimin üstüne koydu ve hafifçe ellerimi kurularken konuştu.

"Bilmiyorum ama öğrenmek isterim."

Havluyu çektim ve kenara koydum. Bakışları tekrar yüzüme gelirken ellerimi indirdim. İfadesiz bir ifadeyle konuşmaya başladım.

"Canvas."

Yüzündeki ifade değişmeden dikkatlice beni izliyordu.

"Gusion Scenar."

Bu sefer şaşırmıştı.

"Kont Meless."

"B-bir dakika..."

Durmadım ve saymaya devam ettim.

"Wave."

"Eveland-..."

"Ne?!" Şaşkınlıkla bağırmıştı. Hızlıca etrafına baktı ve tekrar bana döndü.

Yüzündeki şaşkınlık endişeye dönerken ifadesiz bir şekilde ona bakmaya devam ettim.

"Sen de mi o olaydaydın?! Sana bir zarar verdiler mi?"

"Sırtımı görmek ister misin, Majesteleri?"

Alayla söylediğim cümleyle kaşları çatıldı.

"Çok geç öğrendim. Sana yemin ederim. Oraya vardığımda her yer yanmıştı. Ve sorumluları bulduğumuzda hepsi öldürülmüştü."

Bir adım attım ve onun dibine kadar geldim. Elimi onun kalbine götürdüm. Avucumun altında atan kalbini hissedebiliyordum.

"Onların da tam burada kalpleri vardı. Ama hissedemeyecek kadar duygusuzlardı. Orada olsaydın seni ben bile kurtaramazdım."

Elimi kalbinden çektim ve arkama döndüm.

Titremelerim artmıştı.

"Hepsini kurtaramadım. Kaçırabildiğim kadar kişiyi kaçırdım."

Kollarımı vücuduma sardım. Arkamı döndüğümde şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Tüm bu olanlar neden olmuş biliyor musun?"

Ellerim saçlarıma gitti. Sarı saçlarımı sertçe tuttup çektiğimde bana doğru hızlıca bir adım attı. Ona öyle bir sert bakış atmıştım ki diğer adımını atmadı.

"Biri Albert'ın ölmediğini düşünmüş. Tüm ülkede olan sarışın, sarışın yeşil gözlü herkesi yaa öldürüyorlar ya da topluyorlardı."

Ellerim saçlarımı bıraktı.

Geçmişin SırlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin