13.ÖFKE PROBLEMİ

10 1 4
                                    

Üstümdeki çiçekli mor elbisemle merdivenleri çıktım. Neredeyse sabaha karşı olmak üzereydi. Merdivenleri bitirdikten sonra koridorun soluna döndüm ve odanın kapısında bekleyen Andre'yi gördüm.

"Andre?" Onun burada ne yaptığını anlamayarak ona bakarken onun bakışları hızlıca bana döndü.

"Leydim, neredeydiniz? Lord Boris kendini içkiye vurdu ve bizi içeriye almıyor."

Şaşkınlıkla ona doğru yürüdüm. O sırada içeriden gelen bir cam kırılma sesiyle ikimizin bakışları kapıya yöneldi.

"Lord'um iyi misiniz?!" Andre'nin endişeli çıkan sesiyle elimi sıktım.

Tabii ki de onun bu hali benim yüzümdendi. Bunu bilemeyecek kadar aptal değildim.

"Andre kenara çekil, lütfen." Kapıya doğru yöneldip kapının kolunu tuttuğum an Andre hızlıca elimin üstüne kendi elini koyup elimi kapıdan ayırdı.

"Üzgünüm, Leydi'm ama şuan Lord'un ne yapacağı belli olmaz. Size zara gelmesini istemiyorum."

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Andre hâlâ elimi tuttuğunu fark edip elimi nazikçe bıraktı.

"Ayrıca beni Dük Riley'e karşı koruduğunuz için teşekkür ederim."

Andre önümde saygıyla eğildiğinde şaşkınlıkla ona bakakaldım.

"Lütfen, dikel Sir Andre... Yaptığım sadece doğruları söylemeti."

Andre yavaşça dikilirken hafifçe gülümsedim. Tam o sırada içeriden bir düşme sesi geldi. Hızlıca kapıyı tutup açtım. İçeriye doğru koştuğumda ardımdan Andre'nin bana bağırıp arkamdan koşturması bir oldu. Odanın içine geldiğimde gözlerim onu buldu. Pencerenin önünde yerde bir doksan yatan birinin üstüne oturmuş onu yumrukluyordu. Sırtı bize dönüktü. Gördüğüm şeyle şoka uğrarken omzumdaa hissettiğim elle hızlıca kendimi korumak için kenara kaydım ve ellerimi havaya kaldırdığımda bana dokunanın Andre olduğunu gördüm.

Etrafta yankılanan yumruk sesleri yavaşça kesilirken Andre'nin hızlıca benim kolumu tutup çekiştirmesiyle onun ardından sürüklendim. Başımı çevirip geriye baktığımda altında sadece pantalonu olan Boris ayağa kalkmıştı. Ellerinden dirseklerine kadar kan bulaşmıştı. Göğsünde ve yüzünde yer yer kan damlaları vardı.

Arkasından açık pencereden esen rüzgar perdeleri uçuruyordu.

"Ruby!"

Adımı haykırmasıyla kalbimin teklediğini hissettim. Andre'nin kısık sesle küfür etmesiyle daha da hızlandı. Başımı çevireceğim sırada Boris'in koşarak bize doğru geldiğini gördüm.

Kalbimde hissettiğim bu hız her zamankinden daha da farklıydı. Ben onun bu halinden korkmuştum. Elbisemin sırtından tutunmasıyla geriye doğru çekildim.

"Dokunma ona!" Boris'in öfkeyle bağırmasıyla Andre arkasına döndü ama kolumu bırakmadı.

Ensemde hissettiğim sıcak nefes beni titretirken onun da bir canavar olduğunu unuttuğumu fark ettim.

"Lord'um şuan iyi bir ruh halinde değilsiniz!"

Andre'nin ilk defa Boris'e karşı çıktığını görüyordum.

Bir şeyler yapıp bu sırtımdaki elden ve ensemdeki nefesten kurtulmam gerekiyordu. Ama bırakın bir adım atmayı nefes bile alamıyordum.

Boris'in sertçe beni çekmesiyle Andre kolumu bırakmak zorunda kaldı.

"Ben öfkemi kontrol edebiliyorum!" Boris'in bağırarak söylediği cümleyle her türlü çelişiyordu.

Beni sertçe çevirdi kendisine ardından kopkoyu kahverengi gözlerini gözlerime kenetlendi.

Geçmişin SırlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin