28. SAVAŞ

6 0 0
                                    

Her şeyin üstünden uzun bir zaman geçmişti. Tedavilerim Foga tarafından devam ediyordu ve ona göre oldukça yol kat etmiştik. Felix bir tık daha eski haline dönmüştü. Bunu fark eden tek ben değildim. Boris onun bu hallerine şok oluyordu. Normalde yanlız takılan Felix ben nereye gidersem oraya geliyordu. Tabii ki yatak odam hariç... Sanki gözünden kaybolursam bir daha beni göremeyecek gibi davranıyordu.

Şimdi ise büyük salonda oturmuş yine ve yine bana ciddi bir ifadeyle buradan gitmemizi teklif ediyordu.

"Yapamam, Felix. Boris'ten bir anda nasıl ayrılabilirim?"

Felix'in yüzündeki ifadeyi anlayamıyordum. Yanlız kaldığımızda sürekli bu konuyu açıp duruyordu.

"Bilmem gereken bir şey mi var?.." İçine doğan korkuyla ona bakmaya devam ettim. Başını ellerinden kaldırdı ve masmavi gözlerini kırpmadan bana bakmaya başladı.

"Özür dilerim." Ve yine aynı şeyi yapmıştı. Gözlerini benden çekip özür dilemişti. Neden özür dileyip durduğunu söylediğimde ise cevap vermiyordu.

"Yapma bunu Felix, neler olduğunu anlatmazsan nasıl karşı koyabilirim."

Cevap vermedi.

Ayağa kalktım ve onun oturduğu koltuğa yaklaştım. Bir elimi onun omzuna koyduğumda ne başını kaldırdı ne de sesini çıkardı.

"Her şeyin farkındayım." Kafasını hızlıca bana çeviridiğinde yüzündeki ifade beni daha da gerdi.

"Salak değilim, Felix. Bunu sen de biliyorusun. Boris'in isyanda yer aldığını biliyorum. İmparator'un yani Drew'in arenada kurtardığım çocuk olduğunu biliyorum."

Yüzündeki ifade değişmeden gözlerimin içine bakıyordu.

"Boris'in sana neden bu kadar saygı duyduğunu biliyorum. Çünkü sen düşmanının saygısını bile kazanan birisin. Ve Boris..."

Derin bir nefes alıp yavaşça verdim.

"Babamdan nefret ettiği için bunları yapmasında yardım etti. Babamdan herkes nefret ediyordu. Sen de ben de dahil. Ama..."

Yüzümdeki anlayışlı ifade yok olduğunda kaşlarımı çattım.

"Annem ve Anna için yapamayacağım şey yok. Onlar sadece beni korumak için öldüler. Öldürüldüler. Drew birini koruyor. Biliyorum. Ama öğreneceğim. Ve onu da kendi ellerimle öldüreceğim."

Kapının çalmasıyla hızlıca geriye çekildim. Alanımdan kurtulan Felix tuttuğu nefesini geri verirken ikimizin bakışları kapıya çevrildi.

"Leydim rahatsız ediyorum ama Batı sınırından bir haberci geldi. Sir Felix'i görmek istiyor."

Felix hızlıca ayağa kalkıp kapıya doğru koştuğunda bir şey olduğunu anlamıştım. Hızlıca onun ardından gittim ve bahçeye indik.

Hava çok soğuktu. Kış kendini iyice hissettiriyordu.

Felix gelen haberci ile konuşurken bize haber veren Noah'a baktım.

"Sana söyleme di mi?" Noah da Batı'dan gelenler arasındaydı.

Başını olumsuz anlamda sallarken konuştu.

"Hayır, aslında Dük Boris'e söyleyecekmiş ama onun burada olmadığını söyledim."

Başımı anladığım anlamında sallarken Felix'in endişeli bakışları beni bulduğunda üstüme doğru hızlıca yürümeye başladı. Hızlıca kolumu tuttu ve kimseyi umursamadan beni sürüklemeye başladı.

"Napıyorsun?! Bırak kolumu!"

Dinlemedi. Etraftaki askerler şaşkınlıkla bize bakarken ardımızdan çıkabilecek dedikodular kulağımda şimdiden çınlamaya başlamıştı.

Geçmişin SırlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin