CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN.
Bu bölümü özellikle bugüne sakladım. İçimde inanılmaz bir coşku ve hüzün var. Dünyada yaşanan bu korkunç katliam her geçen gün yaşanmaya devam ediyor. Korkunç görüntüler gördüm. Özellikle küçük bebek ve çocuklara yapılan bu şey kabul edilemez. Genelde kitaplarımda katillerin korkunç şeyler yaptığını yazıyorum. Fakat dünyada yaşanan bu korkunç katliamı gördükten sonra kitaplarımdaki korkunç katiller bile sıradan birer insana dönüşüyor.
İnsanların bu kadar korkunç olmasına inanamıyorum. Ayrıca bu sadece filistine değil doğu türkistana ve bir çok savunmasız ülkeye yapılıyor. Bir gün iyilik galip gelecek umarım o günleri görebiliriz.
Hepinize kocaman sarılıyorum.
'Haksızlığa karşı susmak sessiz birer şeytan olmaktır...'
YAZAR'DAN
Javier gergin gergin iç geçirdi. Güneş henüz yeni doğmaya başlamışken yola çıkmışlardı. Başkomiser yan koltukta kendi düşüncelerine dalmış sessizce oturuyordu. Üstünde Javier'ın ona doğum gününde aldığı atmışlardan kalma gibi görünen bir ceket vardı. Ellerini göğsünde birleştirmiş, düşüncelere dalmıştı. Javier onu daha önce de böyle derin düşüncelere dalarken görmüştü. Bu Başkomserine has bir tavırdı. Bir konu hakkıda çok endişelendiğinde veya ciddi bir sorunla karşılaştığında sessizleşiyor ve tamamen düşünceleriyle baş başa kalıyordu. Bu, sorun hakkında çözüm yolu bulması için ona yardım ediyordu.
Fakat bu sefer durum farklıydı. Başkomiser düşüncelerinin sesini duyamıyordu. Sanki sihirli bir el gerçeklerin üstüne bir perde çekmiş ve özellikle Başkomiser'in görmesini engelliyordu. Sesler ve gördükleri birbirine karışmış ve sürekli başa saran bir sıra olay karmasıydı.
Derin bir nefes verip göğsünde birleştirdiği kollarını serbest bıraktı. Gerçekleri bulmak için daha fazla ipucuna ihtiyacı vardı.
"Bebek konusunda endişeli misiniz?" diye sordu Javier. Gözlerini bir saniyeliğine yoldan ayırıp Başkomiser'e baktı.
Başkomiser derin bir nefes vererek "Endişeli olduğum tek şey bebek değil" dedi. Endişesi annesi vahşice öldürülmüş masum bir bebekten fazlasıydı. Onu endişelendiren şey sıradaki kurbandı. Masum bebek veya bir başkası.Biri mutlaka ölecekti.
"Katilin yeni birini öldürmesinden mi korkuyorsunuz?"
"Ben buna öldürmek demezdim." dedi Başkomiser. Öldürmek bu korkunç cinayetler için fazla sıradan bir sözcüktü. "Katil bir avcı gibi insanları avlıyor."
Başkomiser bunu şehirin içinde gezinen asalak bir zombiye benzetiyordu. Yakalaması kolaydı. Fakat yakalanana kadar vereceği zarar kestirilemezdi. Geçen her saniye bile korkunç bir tablo için yeterli bir süreydi.
"Bence yaptığı şey avlamaktan fazlası." dedi Javier. "Eğer sadece avlamak isteseydi cesedi canlı canlı yakmakla yada kurbanların dilini kesip alnına çivilemekle uğraşmazdı..."
Javier bir saniyeliğine susup dünden kalan su şişesini aldı. Tek eliyle şişeyi açıp suyu içti. "...bence katilin neden yaptığına yoğunlaşmalıyız." dedi su şişesini eski yerine bırakarak. " Bu kadar cinayeti neden işlediğine, neden insanları farklı şekillerde öldürdüğüne..."
"Merkezdeyken zevk için öldürdüğünden bahsettin." dedi Başkomiser. Javier bunu mırıldanarak söylemişti. Fakat Başkomiser bunu duymuştu.
"Sadece bir fikirdi." diye omuz silkti Javier. "Biz polisiz. İnsanların çok tuhaf hobilerine ve zevklerine şahit olduk. Bu katilin de öldürmekle alakalı bir hobisi olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehenneme Hoşgeldin
Mystery / ThrillerBir lise öğrencisinin cesedinin çöp konteynırının içinde bulunması başta klasik bir cinayet vakası gibi gözükse de zamanla şehrin içinde yaşanan korkunç cinayet zincirine dönüşür. Kitap evden kaçıp büyük şehire gelen genç adamın şehirde yaşanan se...