Hepinize yeniden merhaba. Baya tuhaf bir bölümle geldim. Keyifli okumalar.
OY VERMEYİ VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN! !!!
BÖLÜM: 14 " RUHU ÖLDÜRÜLMÜŞ KÖPEKLER"
Can
Etrafımda olan bitenlerle verdiğim korkunç mücadele bir kafesteki bir kedinin aynı kafesteki fareyi yakalamaya çalışması gibiydi. Sonuç her ne olursa olsun fare o kafesten kurtulamayacaktı. Ya sonsuza kadar kaçmaya çalışacak ve sonunda yorulunca kaybedecekti. Yada hiç mücadele etmeden direkt kaçınılmaz sonu kabul edecekti. Peki ya kedi? Onun bir kurtuluş şansı var mıydı? Fareyi yakalamasa bile o kafesin içinde sonsuza kadar kapalı mı kalacaktı? Yoksa bir gün o kafes açıldığında özgürlüğüne mi kavuşacaktı?
Peki ben neydim? Kaçınılmaz bir sonu olan fare mi? Yoksa bir çıkış ümidi olan kedi mi?
Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Bundan bir an önce kurtulmalıyım.
Yokuşun sonuna gelince durdum.
Buraya ilk geldiğim gün her şeyden habersiz öylece çantamı bırakmaya gelmiştim. Büyük şehirdeki ilk iş görüşmem için o kadar heycanlıydım ki buraya tekrar gelip hayatımın kabusa çeviren bu şeyden kurtulamaya çalışacağımı fark edememiştim. Etrafımda gezinen kara bir bulutu görmemiştim. Beni izleyen bir çift gözü fark etmemiştim...
Derin bir nefes verip kayıp eşya dükkanına yaklaştım. İçimde inanılmaz dercede rahatsız edici bir his vardı. Neden bu kadar huzursuz olduğumu bilmiyordum. Fakat burada beni rahatsız eden bir enerji vardı. Bu enerji o kadar yoğundu ki etrafımı sarıp beni yuttuğunu hissediyordum.
Kapıyı yavaşça ittim. Eski kapı gıcırdayarak açıldı. Kapı kilitli değildi.
Kapıyı tamamen itip içeriye girdim. İçeride hiç kimse yoktu. Sadece midemin bulanmasına neden olacak yoğun bir rutubet ve küf kokusu vardı. Sanki burası yıllardır hiç havalandırılmamış ve temizlenmemişti.
Kapıyı aralık bırakıp masanın olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Buraya son gelişimde etraf pek de farklı değildi. Etrafta aynı örümcek ağları ve tozlu halı vardı. Fakat bu koku... bu koku yoktu. Eğer bu kadar berbat bir koku hissetseydim bunu kesinlikle hatırlardım.
Masanın önüne gelince durup etrafıma bakındım. Yaşlı kadın içeride değildi. Yani en azından öyle görünüyordu. Masanın arkasına geçip arka tarafa doğru yürümeye başladım.
Burası pek de büyük sayılmazdı. Ama arka tarafta eski bir kapı vardı.
Buraya girmem ne kadar doğruydu tartışılırdı. Fakat içimden bir his burada istediğim bazı cevapları bulacağımı söylüyordu. Buraya boşuna gelmemiştim. O yaşlı adamın söyledikleri ve yaşlı kadının davranışları tesadüf olamazdı. Bunun muhakak bir nedeni olmalıydı.
Eski kapının önüne gelince durdum. O ratsız edici duygu tekrar bedenimi kaplamıştı. İzlenilme duygusu...
Başımı çevirip etrafa baktım. Hiç kimse yoktu. Fakat yine de bir yerlerden izlenildiğimi hissediyordum. Bu gibi durumlarda duygusal anlamda korku verahatsızlık duymam son derece doğaldı. Fakat doğal olmayan bir şey vardı. Hisslerim...hissetiklerim. Basit birer dürtü değildi bu. Sanki sezilerim sonuna kadar açılmış ve beni bekleyen tehlikeden korunmam için evrenin mesajlarına kulak veriyordu.
Kapıyı açmak için elimi öne doğru uzattım. İçimden bir ses geri dönmem için beni dürtüyordu. Fakat bunu yapamazdım. Daha fazla kaçamazdım. Tehlikeli bir seri katil etrafımda dolaşıyorken pes edemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehenneme Hoşgeldin
Mistério / SuspenseBir lise öğrencisinin cesedinin çöp konteynırının içinde bulunması başta klasik bir cinayet vakası gibi gözükse de zamanla şehrin içinde yaşanan korkunç cinayet zincirine dönüşür. Kitap evden kaçıp büyük şehire gelen genç adamın şehirde yaşanan se...