-Felix'in ağzından-
Sudan çıkıp kurulandıktan sonra Hyunjin çantadan sandviçleri çıkardı, birlikte günbatımını izledik.
"Ufuğa bakınca bir şey hissediyor musun Hyunjin?"
Bir süre gözlerini kıvılcımları dans eden güneşe dikti. "Çok fazla şey hissediyorum."
"Biraz tarif eder misin?" deyip gözlerinde yansıyan güneşe baktım. Kıpkırmızı duruyordu, Hyunjin dalıp gitmişti.
"Kendimi bildim bileli ateşi ne zaman görsem bir süre büyülenirim. Sesi, görüntüsü beni cezbediyor. Sıcağı çok seviyorum. Güneşe bakınca da içim ısınıyor. Kan akışım hızlanıyor sanki, heyecanlanıyorum."
"Peki bana bakınca ne hissediyorsun?" dememle bakışlarını yüzüme çevirdi ve gülümsedi.
"İçime su serpiliyor sanki, huzur buluyorum." derken saçlarımla oynuyordu. "Sen bu hayatta başıma gelen en güzel şeysin Felix."
Ben de gülümseyip Hyunjin'in saçlarına dokundum. "Tenim sana değince ısınıyorum, normalde bunu hiç sevmem ama seninle ısınmak beni rahatsız etmiyor."
"Oh! Ben de aynı! Soğuk sevmem ama sana dokunmak rahatsız etmiyor, sadece ferahlık hissi veriyor. Hatta gittikçe dokunasım geliyor, beni kuvvetle kendine çekiyorsun..." derken parmağıyla alt dudağıma bastırdı.
Yutkunup önüme döndüm. Hyunjin bazı bakışları beni ürkütüyordu ama onun yanında bana bir şey olmayacağını da biliyordum. Gülüp saçlarımı karıştırdı, sonra sandviçine devam etti.
Aslında hava kararınca kalkacaktık ama yıldızlar o kadar güzeldi ki izlemeye karar verdik. Uzandıktan sonra kolunu açtı, ben de yanına gelip başımı ona yasladım.
"Hyunjin, hani sana Şeytan olduğunu söylemiştim ya?"
"Evet." derken saçlarımı okşuyordu.
"O sırada ciddiydim, sen aslında Ateş Ulusu Şeytanısın." derken sessizliğini korudu ve saçlarımla oynamaya devam etti.
Hiç tepki vermemesi garip geldi, başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Hm? Bir şey demeyecek misin?"
"Ben aslında bunu rüyamda birkaç kez görmüştüm. Şeytan olduğumu hissetmiştim." deyince şok oldum.
Ona bundan neden bahsetmediğini sorduğumda "Benden korkmanı istemedim." dedi.
"Senden neden korkayım ki?"
"Çünkü biz tamamen zıtız. Ben bir şeytanım, sense bir melek..."
Gülümsedim ve yanağını öptüm. "Hyunjin, bu dünyadaki şeytan-melek kavramlarını bilmiyorum ama bizim dünyamızda 'Şeytanlar kötüdür.' diye düşünme. Siz de bizim gibisiziniz, farklı bir ırksınız sadece."
Bunu duyunca sevinçle doğruldu.
"Yani birlikte olabilir miyiz?""Olay bu değil, Melekler ve Şeytanlar tabii ki birbirine aşık olabilir. Asıl sorun benim Su Ulusundan, senin ise Ateş Ulusundan olman..." dememle başını geri yatırdı.
Gökyüzündeki parlak yıldızlara bakarak "O zaman ölene dek burada yaşayalım Felix. Birbirimizden başka kimsemiz olmasın." dedi. Hyunjin bir şeyi istiyorsa gözleri çok net bir ifade alıyordu. Kral ruhunu bu şekilde hissediyordum bazen.
Başımı göğsüne geri yasladım, umutsuzca "Sen Ateş Ulusunun Prensi Hwang Hyunjin'sin. Herkes seni bekliyor, biz hiçbir zaman birlikte olamayacağız..." derken gözlerim doldu.
Hemen beni kaldırdı ve kucağına aldı. Bu seferki tavrı daha agresifti. Kollarımı sıkarak "Ne prensinden bahsediyorsun? Sence Prense benzer bir halim mi var?!" dedi.
"Acıyor..." dediğim gibi gözleri endişeyle doldu ve hemen kollarımı bıraktı. Alnını omzuma yasladı. "Ben Prens falan değilim. Öyle olsaydı birileri gelip beni kurtarırdı."
"Seni kurtarmak için ben seçildim işte. Rüyalarda buluştuğumuzu unuttun mu?" derken saçlarını okşayıp onu sakinleştirdim.
"Unutur muyum..." deyip başını kaldırdı ve gözlerime baktı. Bakışları bir süre yüzümde gezindi. "Meleğimle ilgili hiçbir şey unutmam ben." dedi ve boynumla yanağım arasını öptü.
Gıdıklandığım için ensesini tuttum ama durmadı, öpücükleri boynuma geçti. Gülümseyip saçlarını yavaş yavaş okşadım.
Kanatlarım açılınca beni belimden tutup iyice kendine çekti ve emmeye başladı. Bununla aklım başımdan gitti...
Nefeslerini tenime bırakarak "Meleğim..." dedi ve ara ara öpmeye devam etti. Başımı ona yaslayıp ensesini okşadım.
Tenimde dudaklarını hissederken gözlerimi kapatıp "Hyunjin, birbirimizle temas edince yanacağımız söylenmişti ya... Ama sen bana dokununca sadece sıcaklıyorum, yanmak kadar şiddetli olmuyor." dememle yüzünü boynumdan kaldırdı.
"Yansak da, sıcaklasak da, hiçbir şey olmasa da bana fark eden bir şey yok. Seni istiyorum. Bu saatten sonra da bırakmam."
Gülümseyip yanağını okşadım. "Umarım bizi diğer tarafta kabul ederler. Herhangi bir şeytan olsaydın yine kendi başımızın çaresine bakardık ama Prens olduğun için..."
"Bana bir daha bu konuyu açma Felix. Gerekirse halkımı bunun için uyarırım. Sen benimsin, bu değişmeyecek." demesiyle güvende hissettim, başımla onayladım.
🔥🔥🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Su | Hyunlix
FanfictionSu Ulusu Meleği Felix, dünya barışı için Ateş Ulusu Prensi Hwang Hyunjin'i kurtarmakla görevlendirilir. Rüyalarını da süsleyen bu şeytanla zamanla yakınlaşacak mıdır? 💧 "Sen kimsin ve benden ne istiyorsun?" 💧 🔥 "Keşke gerçek olsaydın da seni öpe...