-Hyunjin'in ağzından-
Meleğim de bu ulustan olduğu için anında ateş bükebileceğini biliyordum. Ben bile hayatım boyunca insanların dünyasındaydım ama ilk denememde başarmıştım. Felix'in tek sorunu kendine güvenmemesiydi.
Odada yalnız olduğu bir ara herkesten gizli ona ders vermeye karar verdim. Ben de daha yeni öğrenmiştim, riskliydi. Ama Felix'in kalbindeki sorunu bir tek ben çözebilirdim.
Onu gevşettim ve yapabileceğine inandırdım. İlk denemesinde ateşi bükmesine çok az yardım ettim. Zaten ondan sonra güven bulduğu için kendi de başardı. Onunla gurur duyuyordum.
Ertesi gün derse gittiğimizde hoca Felix'in aniden ateş bükebilmesine şaşırdı.
"Korkunu nasıl atlattın?"Felix parmağıyla beni göstererek gülümsedi. Ben de kenara oturduğum yerden doğrulup hocaya başımı eğdim.
"E o zaman bana ihtiyacınız yok. Ben size nasıl yapacağınızı gösterdikten sonra siz burada istediğiniz kadar pratik yaparsınız, nasıl fikir? Normal eğitim dönemlerimde de öğrencilere bir seviyeye gelmelerinde yardım ettikten sonra kendi aralarında eşleştirip birbirleriyle çalışmasını öneririm. En verimli yol budur. Kral Hyunjin de isterse öyle devam edersiniz."
Başımla onaylayınca Felix gülümsedi, derse döndüler. Ondan sonra ben sahaya geçtim, bugünkü hareketleri öğrendim.
Hoca dersi bitirdikten sonra kapıya yöneldi. "Ateş bükerken aynı zamanda dövüşün, gerçek savaşlarda düşmanınızla arada mesafe olmayacak sonuçta. Zaten birbirinize zarar vermezsiniz, aranızda bağ var." deyip çıktı.
Simsiyah sahada tek kalmıştık.
"Önden başlamak ister misin Meleğim?""Hayır, sen başla." deyip sırıttı.
"Ahaha, peki." dediğim gibi ateş püskürttüm. Hemen iki elini birleştirip ateşi kesti ve ikiye ayırdı. Kıvılcımlar yanlara dağıldı.
Yavaş yavaş yürürken alaycı bir ses tonuyla "Çok agresifsin Hyunjin." dedi. Aniden durup bir eliyle hızlı ama ince bir ateş demeti yolladı.
Hemen geri çekilip demeti sağa büktüm. "Ow... Lee Felix. Keskin atışların var." derken birbirimize yaklaşıyorduk. "Net olmayı severim." dedi gözlerime bakarken. Ellerim sıcak olmasaydı şuan yanaklarını tutup dudağına yapışmıştım.
"Dövüşmede önce sen başla, benden daha zayıfsın." dememle kahkaha attı. "En son sıra sende kalmıştı, bozmayalım."
Şu an en savunmasız yeri beliydi, direkt kollarımı sardım ve onu ittim. Yere yatırdığım sırada başını korumaya aldı, kanatları açıldı.
"Yavaş olsana Hyunjin!"
"Kanatlarının çıkacağını ve kendini korumaya alacağını biliyordum Meleğim, yoksa kıyar mıyım sana?"
Birkaç saniye birbirimizin gözlerine baktık. Sonra beni hemen üstünden kaldırmaya çalıştı. Eliyle yüzlerimizin arasında kıvılcım parlatınca dikkatim dağıldı, beni itip yatırdı ve sırıtarak üstüme çıktı. "Ne oldu?"
Tam ateş bükecektim ki bileklerimi tutup yere yapıştırdı. "Benim fikirlerimi çalma."
Altımıza baktığımda Felix tamamen savunmasızdı. Gülesim geldi ama bir süre kaybetmiş gibi rol yapmak istedim.
"Tamam, pes ediyorum..."Kötü kötü gülmeye başlayacaktı ki bacaklarımı beline sımsıkı sardım ve onu yana yatırdım.
"Ya! Pes ettiğini söylemiştin!" derken ben bacaklarımı sıkmaya devam ediyordum, üstüne tam çıkıp bileklerini de yere yapıştırdım.
Felix artık kıpırdayamazdı. Yüzüne yaklaşıp fısıldadım: "Ben kazandım."
İkimiz de nefes nefese kalmıştık, gözleri agresif bakıyordu ama şirin duruyordu. "Tamam, kalk üstümden."
Yanağını öptüğüm gibi çilleri aydınlandı. "Yanıyorsun Felix..."
Gözleri durgunlaştı, kollarını gevşetti. Böylece bileklerini bıraktım, elimle yerden destek almaya devam ettim.
Başını yukarı kaldırmaya çalıştığında dizlerimin üstünde doğruldum, Felix'e yükümü hiç vermedim.
Dudaklarıma bakınca ben de onunkilere baktım. Yüzünü tutup uzun bir öpücük bıraktım. İkimizin de dudakları yandı. "Mmh..."
Felix hemen geri çekilip parmağıyla dudağını kontrol etti, bir şey olmadığını görünce rahatladı. "O neydi öyle?"
"Büyücünün bahsettiği yakıcı öpücük bu muydu? Çok ateşliydi, bir daha istiyorum." deyip dudaklarına yaklaşırken Felix panikle kaçmaya çalıştı.
-Hayır, korkuyorum.
-Gel şuraya...
-YA! HAYIR!
Sonunda benden kurtulmayı başardı. Hemen ayağa kalkıp savaş pozisyonunu aldı. Ben de gülüp doğruldum. "O öpücüğü almadan buradan çıkmayacağım."
"Peki, keyfin bilir. Sabaha kadar dövüşürüz." demesiyle ben de duruşumu aldım. Hem ateş büküp hem de dövüşerek pratik yaptık.
Bazen ben kendimi geri çekiyordum, bazen o kendini geri çekiyordu. Böylece hep berabere kalıyorduk. Saatlerce pratik yaptık.
(Ve evet, sonunda öpücüğümü aldım.)🔥🔥🔥
Haftalarca çalıştıktan sonra artık ikimiz de mükemmel birer ateş bükücü olmuştuk. Dövüş alanında pek kimse olmazdı, vaktimizin çoğunu orada geçirirdik.
Bir süre sonra pratiklerimiz o kadar akıcılaşmaya başladı ki ateşle dans eder kıvama gelmiştik. Meleğimi böyle tutkuyla görünce ben de yükseliyordum.
Yemekten sonra benim odama çıktık. Bir derdi var gibi görünüyordu, konuşmalarıyla belli etmemeye çalışsa da gözleri düşünceli bakıyordu.Yatağa girip birbirimize sarılınca şimdi sormak için en uygun ortam olduğunu düşündüm. "Neyin var Meleğim?"
"Hyunjin..." deyip başını göğsümden kaldırıp bana çevirdi.
"Hm?" deyip ben de ona baktım. Rahat olması için saçlarını arkadan okşadım.
"Sana bir şey söyleyeceğim ama gülme."
"Tamam, söyle." deyip ikimizi de doğrulttum. Oturunca yüzüme değil ellerine baktı, parmaklarıyla oynamaya başladı.
"Bence ben... su bükebilirim."
🔥🔥🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Su | Hyunlix
FanfictionSu Ulusu Meleği Felix, dünya barışı için Ateş Ulusu Prensi Hwang Hyunjin'i kurtarmakla görevlendirilir. Rüyalarını da süsleyen bu şeytanla zamanla yakınlaşacak mıdır? 💧 "Sen kimsin ve benden ne istiyorsun?" 💧 🔥 "Keşke gerçek olsaydın da seni öpe...