08-Beyaz Cübbe

476 204 80
                                    

PERİ KAFESİ

BÖLÜM 8- BEYAZ CÜBBE

Orthodox Celts- The Banshee

❀❀❀

Bilinmezlik, şuursuzca kanıma karışıp çoğaldıkça vücuduma yayılmaya başladı. Bakışlarımın ardındaki yabancılık, kendi yerini belli ederken yapılması gereken neydi bilmiyorum.

Güçlü kolların arasında sıkışıp kalmış bedenim, hareket kabiliyetinin tümünü yitirdiğinde, içime dolan havayı boşalttım. İnsanların yaşamı, bizim bildiklerimizden çok daha fazlaydı. İrileşmiş gözleriyle bana bakıp 'gelinim olacaksın' diyordu.

Gelinim olacaksın...

Kader beni General'in karşısına çıkardığında bir yol çizmiş olmalıydı, o bunca yıldır aradığı yüzü bulmuş, bense henüz nereden kimden başlayacağını bilmeyerek yerimde çırpınıyordum.

Göz alıcı bakışlarını gözlerimde gezdirmeye devam ederken, onun bu yeteneğinden etkilenmemek için tutuyordum kendimi. Belki de bize bahşedilmiş bu güçlerin karşılığı, insanların varlıklar üzerindeki etkisiyle eş değerdi.

Henüz farkına varılmamış bu güç, bizim sonumuzu getirmeye devam edecekti.

"Ya ben beklentilerini karşılamazsam, o zaman ne yapacaksın?"

"Sen beni tanıdıkça, o kafanın içindeki tüm budala düşünceleri öldüreceksin Zestia. Benimle evlenmen dışında istemediğin hiçbir şeyi sana zorlamam, bu zalimliği sana asla yapmam." Kollarını gevşetip beni serbest bıraktığında yatağa oturdum. Ağır adımlarını masanın üzerindeki gömleğini almak için yönlendirdi.

"Ares?!"

Gömleğini üzerine geçirip kafasını çevirdi, konuşmuyor ama bakışları ne demek istediğini anlatıyordu. "Neden benimle evlenmek için bu kadar ısrar ediyorsun?"

"Mecburum."

"Benimle evlenmeye mi?" Yüzünü bana dönmesede mumun yansıyan ışıklarından onu görebiliyordum. Gömleğin düğmelerini birbirine geçirmeye devam ederken gülümsüyordu. "Evlenmeye..."

"Hıh?"

Ne beni ne de kafamın içindeki soruları umursamadan ağır adımlarla odadan çıktığında derin bir nefes aldım. General'de farklı olan şeyler vardı, sert ve acımasız görünüşün ardında daha gizemli şeyler yattığının farkındayım.

Yavaşça kalkıp masanın çekmecesine yanaştım. İçtiği boş şişeyi yerde görünce eğilmekte zorlansam da elimi karnıma bastırıp yere uzandım. Şişenin dibinde kalan siyah bir sıvı vardı, ürkerek burun deliklerime yaklaştırıp kokusunu içime çektim.

Benim bildiklerimin dışında bir koku burnuma dolarken, şişeyi uzaklaştırdım. Daha sonra masanın üzerindeki kırmızı kutu ilişti gözüme, bedenine sürmeye başladıkça ısısı yükselen avuç içlerime baktım. Tüm bunların sebebi merhem miydi yoksa Ares'in bedeni mi?

Yönlendirmelerim ve isteklerimle olacak şey değildi tüm bunlar, Daphne doğruyu söylüyordu. Önümüzde kolay hiçbir şey olmayacaktı artık. Kalbin parçalarını her ne olursa olsun bulmalı ve Beyaz Cübbe'den kurtulmalıydık.

PERİ KAFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin