13- Zehirli Suikast

326 161 71
                                    

PERİ KAFESİ

BÖLÜM 13- ZEHİRLİ SUİKAST

Four Marks

❀❀❀

Beklentiler, nihayet sonucuna kavuşmak için kalan günlerini de yitirmişti. İlk kez, umursamadan bir köşede beklettiğim duyguyu tadar olmuştum. Korku; tüm hislerin harmanlanıp önüme serilişine sebep olurken uzun zaman sonra böylesine hissetmek beni kimliğimden uzaklaştırıyordu.

"Efendim." Ceketimin düğmelerini birbirine geçirip gömleğin yakalarını düzeltmeleri için eğildim. "Dinliyorum."

"Kral Leonardo, üzülerek düğüne katılamayacaklarını ve kendisine istifaden Kraliçe Edna'nın burada olmasını uygun görmüşler." Önceden tahmin ettiğim senaryolar, kulağıma doluştuğunda bu beni çok fazla şaşırtmamıştı ama aksine kaygılanmama sebebiyet vermemiş diyemezdim.

"Bu beklediğimiz bir şeydi, Noah peki, o da gelmiş mi?"

"Evet efendim, dilerseniz çağırabilirim."

"Şu an hazırlanıyorum, daha sonra gelmesini söylersin, başka bir şey yoksa..." Elimle kapıyı işaret ettiğimde yeni bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı. "Birde efendim?"

"Birde ne?" Kafamı çevirip yüzüne baktığımda kaldığı yerden devam etti.
"Leydi Zestia'nın yakınları izinsiz saraya girmişler, müdahale edelim mi?"

"Hayır, aksi bir şey olmadıkça müdahale etmeyin ama gözünüz üstlerinde olsun. Kraliçeyi de uygun bir yere yerleştirin ve birazdan geleceğimi bildirin."

"Emredersiniz efendim, izninizle."

Eklem ağrılarım yine kendisini açığa çıkardığında bedenimi oturtup kollarımı iki yana saldım. "Merheminizi getireyim mi efendim?" Tepemden yüklesen cılız ses tonuyla, birbirine bastırdığım gözlerimi araladım. Başını önüne eğmiş kadın, öylece dikilmeye devam ettiğinde başımı iki yana sallayıp ıslak saçlarımı kurulaması için havluyu getirmesini işaret ettim.

Aralanan gözlerim, ağrıları en derinden hissettiğinde yeniden kapanmak için direniyordu. Saçlarımla buluşan havlunun ardından, özenle saçlarımda gezinen tarağı devralıp kurumaya yüz tutmadan hemen önce geriye taradım.

Aynadan yansıyan görüntüme bakıp ağır ağır ayaklandım, uzun bir uğraş olmasa da son bir kez daha kendimi süzdükten hemen sonra hazır olduğumu varsayarak adımlarımı kapının ardında sürüklemeye başladım.

Kapının kollarını kendime çektiğim anda önümde dikilen bedenle birlikte kendimi geriye çektim. "Noah?"

"General Ares?!" Yukarıya kıvrılan dudaklarım tanıdık bakışların ardında gezinirken, kollarımı iki yana açıp bedenini sarmaladım.

"Hoş geldin eski dostum." Gülümseyerek kafasını salladığında elini sertçe sırtıma vurup sıvazladı.

"Sonunda be General." Sırıtarak bedenini uzaklaştırdığında içeriye geçip oturması için işaret ettim. "Neymiş sonunda olan?" Birlikte içeriye geçip oturduğumuzda o hiç değişmeyen gözlüğünü düzeltip kafasını kaldırdı. "Ne yalan söyleyeyim o kızı bulabileceğini hiç ihtimal vermemiş hatta aksine bir aralar delirdiğini bile düşünmüştüm."

PERİ KAFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin