PERİ KAFESİ
BÖLÜM 9- ÖDENEN BEDEL
♪Bear McCreary- People Disappear All the Time ♪
❀❀❀
Hissediyordum.
Tehlikeyi ve beraberinde getireceklerini... Kalbimde filizlenen çiçeklerin ölümü, yas tutacak vakti bulamadığı gibi göğsümün üzerinde kabaran nefret ve birikmiş öfke artıyordu. Kaderin bir kez olsun tolerans göstermediği düşlerimin, bakıştığım bir çift gözün sebep olduğunu bilmek acıdan kıvranan vücuduma şifa veremezdi.
Dokunamadığım, göremediğim, duyamadığım perilerin katili, tam karşımda dururken, o pervasız sözlerini sıralıyor ve keyifle dudaklarından dökülmesine izin veriyordu. "Ne hakla!" Kollarının üzerime yaptığı baskıdan kurtulmak için çabalarken, nefes alış verişim gittikçe arttı. "Ne hakla söylüyorsun tüm bunları!"
"Beni etkilemeye devam ediyorsun Leydi hazretleri."
"Seni etkilemeye çalıştığım yok, uzak dur benden!" Enerji tüketmek için takati kalmayan vücudum, acı ve ağrılarını belli ederken direnmeyi bıraktım. Sürdürdüğü bakışlarını yaramın üzerinde gezdirip ayağa kalktı. "Seni iyileştirmek isterdim ama General'in senin nasıl bir halde olduğunu bilmesi şart, ölmemeye çalış olur mu?"
Vicdan bir sınırla ölçülmüyordu, ulaşacağı durağı da bitişi de yoktu. Ya hep acımazdı ya da hep masum...
Kapanmaya çabalayan gözlerim buğulaşırken, büyüyen karartı beni içine hapsetmek için bekliyor ve beni hızla yutuyordu.
Avuçlarım ısınıyor ve yüreğimde kabaran güç içime sığmıyordu. Göz kapaklarım, düştüğüm boşluktaki zeminin sertliğiyle açılırken doğruldum. Sendelemiş vücudum kaskatı kesildiğinde etrafımdaki anlamsız boşluğu seyre daldım.
Elimde, kolumda ve bacaklarımdaki zincirler yoktu. Karnımı tutup ayağa kalktığımda, elimin altındaki acıyı hissetmedim, ağır ağır havalanan elimin altındaki yara da, zincirlerle birlikte bedenimden uzaklaşmıştı.
"Bu nasıl olur?!" Kelimelerim dudaklarımdan yankılar eşliğinde dağıldığında kafamı kaldırdım ve kendimi eğitim alanının ortasında buldum. Sıcak tüm vücuduma hızla yayıldığında içimde biriken güç, bedenimi germeye başlamıştı.
Bomboş alanı bir süre seyredip buraya nasıl geldiğimi bir türlü anlamlandıramdım. "Kimse var mı?" Ayağımı öne atıp ilk adımımı attığımda, ayaklarımın altından çıkan alevleri görünce panikle duraksadım.
"Bu da ne?!"
"Kimse yok mu?!" İçimde biriken nefesim arttıkça arttı. Ne yapacağımı bilmiyor ve bir o kadar da endişeleniyordum. Ayaklarımın üzerinde hareketsiz durmaya devam ederken bir ses kulaklarıma doldu, Büyülü Orman'ın dış kalkanına doğru hareket etmeye başladığımda, ayaklarımdaki alevler ben ilerledikçe kendisini göstermeye başladı.
Güçlerim, sonunda beni bulmuş muydu yani?
Ormanın dış kalkanını, demir parmaklıklarla çevrili olduğunu görünce hayretle eksenimde dönüp inceledim. Anlamsızlık beynimi yormaya başladığında yürümeye devam ettim, ben ilerledikçe kulağıma varan ses artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ KAFESİ
FantasyYaşamın, sadece Büyülü Orman sınırları içinde devam edeceğini düşünen Zestia, günün birinde kalkanı aşarak insanların dünyasına dahil olur. Periler olarak tek hedefleri; Zarperyon'nun yarattığı türleri bir araya getirerek kalbi yeniden birleştirmek...