15- Kızıl Kıyamet

300 138 76
                                    

PERİ KAFESİ

BÖLÜM 15- KIZIL KIYAMET

Rubert Gregson - Williams - Where Does That Leave Me?

Yaratılış, beraberinde ödenmesi gereken bedellerle doğmuştu. Güç ise farklı dallara ayrılarak kanımıza işlenmiş ama evren ne yazık ki varlığımızın ulaşabildikleriyle yetinmiyordu. Ucu buğulu bir yolun peşi sıra gitmeye devam ederken, türlü tuzakların da içine çekilmeye devam edecektik.

Yastığın yumuşaklığıyla buluşan kafam, bedenimin rahatlamasını sağlarken, kapanmaya yüz tutan gözlerimi açık tutmaya çabaladım. "Dinliyorum." Ares, uzun bakışlarının ardındaki sessizliğini bozarken, anlamsız gözlerle yüzüne baktım. "Anlamadım, neyi dinliyorsun?"

"Seni."

"Beni mi?"

"Evet seni."

"İyi de ben konuşmuyorum."

"O zaman konuş." Düşünmeden birbirimize sıralığımız cümlelerin sonu gelmezken kaşlarımı çatıp dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Neden kafamın içine yerleştiğini hiç merak ettin mi Zestia?" Bir anda kendimizi farklı bir konunun içinde bulduğumuzda hızlıca başımı salladım. "Evet ettim, çünkü öncesinde seni hiç görmemiştim bu yüzden başta söylediklerin çok anlamsız gelmişti. Gerçi hala anlamsız gelmeye devam ediyor, sahi ilk rüyana girdiğim anı hatırlıyor musun?" Ares biraz bekleyip düşündüğünde başını sallayarak beni onayladı.

"Henüz çok küçükken vücudumda gezinen büyünün, ağrılı acılarına dayanamıyordum. Her an, ne zaman öleceğimi düşünmekle geçiyordu. Yine bir gün, vücuduma büyük bir ağrı saplamıştı ve artık vücudumun beni taşımadığını hissederek yığılıp kalmıştım, en son gözlerimin kapandığını hatırlıyorum." Yatağın başlığına yaslanan bedenini indirip yatağın içine girdiğinde, bir nefes uzaklığındaki mesafesiyle kaldığı yerden anlatmaya devam etti.

"Gözlerimi açtığımda bir evde buldum kendimi, hayal meyal hatırlıyorum bazı ayrıntıları, her yer kırık dökük ve oldukça dağınıktı. Az ilerde yanan bir ateş ve üzerinde de siyah bir kazanı karıştıran kadını görünce hemen ayaklanmıştım. Tıpkı seninkilere benzeyen uzun ve kızıl saçları vardı, sanırım bu da ona dair hatırladığım en belirgin şeylerden birisi."

"Saçları kızıl mı dedin?"

"Evet, seninkilerin daha yaşlı bir vücuttaki hali gibiydi. Kazanın başında bir şeyler mırıldanarak elindeki kaşıkla karıştırmaya devam ediyor ve gözleri ara ara beni süzüyordu. Elindeki kaşığı kazana daldırıp bana içirmek için geldiğinde ona hiç engel olmamıştım çünkü gözleri öyle şefkatle bakıyordu ki, bana bir zarar vermeyeceğini hissetmiş olmalıydım." Söylediklerini ilgiyle dinlerken kalbimin atış hızının arttığını hissediyordum.

"Beni nasıl buldu, ağrılarımı nerden biliyordu bunu hiç öğrenemedim. Sadece o gün söylediklerini çok iyi hatırlıyorum; 'Senin acılarını bir tek ateş kavurarak yok eder ama bu ateş benim ateşim değil evlat, bu karışım az da olsa sana da bedenine de iyi gelecek ama bununla avunma çünkü senin ebedi çaren bu değil.' Bu cümleyi kurdu ve içirdiği karışımın bedenimi hafiflettiğini hissettiğimde derin bir uykuya daldığımı hatırlıyorum." Parmaklarını usulca saçlarımda gezdirip dudaklarını konuşmak için yeniden araladı. "Ve sen ilk kez, o gün rüyalarımın içinde buldun beni ve milyonlarca kez tekrarladığın cümleyi de ilk defa o zaman kurdun. 'Tüm bu olanları bitireceğim ve sen bir daha acı çekmeyeceksin.' "

PERİ KAFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin