9-

2.4K 222 41
                                    

1.11.023

Erez Şahin

Okulun çıkış zili çaldığında nefeslenerek kendimi yere attım ve gökyüzüne bakarken uzun bir soluk verdim. Son dersimiz beden eğitimiydi, hoca serbest bıraktığından arkadaşlarla futbol maçı yapmıştık da maç mı beni yaptı, ben mi maç yaptım emin değilim. Vallahi paslanmışım. Tekrar derin bir nefes aldım.

"İyi misin kanki?" diye soran Cem yanıma gelip kolayca kalkmam için elini uzattı.

"Top götüme girmiş gibi hissediyorum." Elini tutarak kalktığım sıra o gülüyordu. Onun bu gülüşüne ben de güldüm. "Götüme değil de şu sivilcelerime çarpmasını isterdim, oğlum yine sivilcelendim ya."

"Sende bu alışkın haline geldi. Dört ay temiz yüz, bir ay sivilce. Dua et tamamen yok." Onun sözlerine başımı salladım. Evet, iyi ki sürekli yoktu. Yine de rahatsız hissettiriyor, yüzümde her an patlayacakmış gibi. Midem bulandı...

"Direkt eve mi geçiyorsunuz?" Çantalarımızı koyduğumuz banka yaklaştığımız sıra Alper, bize yönelik sormuştu. "Erez, nenen biraz daha yalnız kalamaz mı?"

"Kalır kanka da ben bırakmam, kusura bakmayın." Bana anlayışla bakıp gidecekleri internet kafe hakkında konuşmaya devam ettiler. Onlara veda ederek okuldan çıktım.

Değil dans etmeye, yürümeye bile halim olmadığından sokakları sessizce geçtim. İbram amcanın dükkanının önüne geldiğimde içim bir enerji doldu, o yüzden dükkanına girdim. Her zamanki gibi kitap okuyordu.

"Bok gibi kokuyorsun Erez," dediği an kahkaha attım.

"İbram amca, beni görmeden nasıl tanıyorsun? Bu dükkanın başka müşterileri de var." Sorumu sorarken bu küçük dükkanın raflarındaki kitaplara bakıyordum. Sürekli yeni kitaplar alır, getirtir; eski ve ikinci el de satar. Kısacası dükkanın her tarafı kitap kaynıyor.

"Yeğenimsin Erez, normal değil mi?" Umursamadan konuşmasına gülümsedim.

"Gerçekten amcam olmanı dilerdim." Her iki türlü de gerçek amcam olamıyor...

"Ben istemezdim. Fazla yakınlık tez ayrılık getirir, bunu unutma. Anne-baba ailesinde geçerli değildir; ama amca, dayı, kuzen gibi akrabalar ve arkadaşlarda çok geçerlidir." Başımı sallayarak dinledim onu. "Şu arkadaşın Mümtaz, maç için İstanbul'a gitmiş?"

"Öyle, telefondan konuşuyoruz."

"Sana iyi davranıyor mu?" diye gerçekten ilgiyle sorduğunda mutlulukla ona döndüm.

"Evet, aklın kalmasın."

"İyi. Hadi siktir git, kitap okumak istiyorum." Onun bu hallerine kahkaha atarken kapıya yaklaşmıştım. "Bu arada ya bu ay fazladan kitap al ya da abinin fazlaca verdiği parayı nakit olarak geri vereyim."

"Bir dahaki aya devredelim." Beni başını sallayarak onayladığında veda edip dükkanından çıktım.

Binaya yaklaştığımda lüks araçların orada olduğunu görmek kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Yani fakir bir mahalle değiliz, ama bu kadar pahalı araçları alabilecek kesim de yok. Şaşkınlıkla binaya girerken sanki görebilecekmişim gibi arabalara bakmak için bina kapısını izlemiştim. Katıma yavaşça çıktığım sıra İrfan amca kapısını açtı.

"Hoş geldin Erez oğlum." Bu adamı seviyorum, sürekli herkesle konuşup onları mutlu etmeye çalışıyor ve şu anda yetmiş iki yaşında

"Hoş buldum amca. Mahalleye lüks araçlar gelmiş, ne oluyor?"

"Ben de bilmiyorum evladım, sabah tırlarla gelip eşyalar da getirdiler. Sizin karşı dairenizdeki o boş dubleks tutuldu." Şaşkınlıkla gözlerim kocaman açıldı.

Erez -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin