30- Final

2.2K 170 109
                                    

09.12.23

İki Yıl Sonra

Bazen felaket adı altında yaşadıklarımızı tam olarak öyle görürüz ve aklımızdan; bu benim başıma nasıl geldi, ne günah işledim de bunu yaşıyorum, kesin kurtulamayacağım gibi nice düşünceler geçer. Dünyanın en mutlusu da kederin bol olduğu gün yaşar, en dipteki acı dolu insan da iliklerine kadar mutlu olabilir. Biraz da insan hissetmek istediğini hisseder demek doğra

Erez psikolojisi bozuk bir evde mutlu kalmayı başarmış bir oğlandı; babasının hastalığına ya da annesinin geçirdiği ağır depresyona odaklanmak yerine abisinin ve nenesinin ona yaklaşımlarına odaklanmış, mutlu olabileceğine inanıyor. Perez de aynı şekilde ebeveynlerinin ona yaşattıkları zorlukları, omuzlarındaki ağır sorumluluğa rağmen zamanla kardeşine abilik yapmanın sevinci ile ona da acılarını hissettirmeden zorlansa dahi yaşadı.

Onca karmaşık geçen iki yılın ardından sonunda bir şekilde hayatlarını oturtmuşlardı; ebeveynlerini ve aile büyüğü saydıkları nenelerini kaybetmelerinden sonra tüm sorumluluklarını üstlenip bıkmadan, sıkılmadan yürüyerek tam olarak bir hayata atılmışlardı. Her ne kadar hayali her gün takım elbisesi, kravatıyla işe gitmeyi hayal etse de çocukluğundan bu yana yaptığı kaynakçılığı severek icra etmeye karar vermiş, kardeşi ve Kartal'la açtıkları atölyede dışarıya iş yaparak esnaflığa adım atmıştı. Erez'se abisiyle olmak adına iki yıllık muhasebe okuyarak abisinin atölyesinde ek iş yapıyor, aynı zamanda bankada çalışıyordu.

Özgür arada yaşanacak kavgalar olsa da hiçbirinin gerçek, aşırı ciddi kavgalar olmayacağına emin olduğu insanın Ayas olduğunu onu ilk gördüğü anlamış ve hemen yamacında yaşamak için kolları sıvamıştı. Neredeyse üç yıldır beraber yaşıyorlardı ve aileye Özgür'ün kız arkadaşı da eklemişti. Özgür istihbaratta çalışmaya tam anlamıyla başlamış, istihbaratın en genç süper zekası unvanını almıştı, Ayas'sa bilim insanı olma yolunda ilerlemeye devam ediyor, tüm derslerini başarıyla tamamlıyordu.

Mümtaz dünya çapında popüler bir boksör olarak üç kere üst üste dünya şampiyonluğunu kazanmıştı. Amerika'da ve dünyada hayranları onu Türk'ün Yumruğu olarak tanıyorlardı. Katıldığı büyükler liginde korku duyulan rakip olmuştu. Aynı zamanda abisinin markasında modellik de yapıyor, aile bağlarını sıkı tutmaya çalışıyordu.

Arman ve Asım ikizleriyse onlardan kopalı uzun zaman olmuştu, çünkü onlar zaten doğduklarından beri yan yana olduklarından çocukluklarında dahi yeni kimseye açık olmamış, sadece birbirlerine bağlı kardeşlerdi. İstanbul'da aynı bölümü aynı üniversitede kazanarak hayatlarına devam ediyorlardı.

Erez Şahin

"Her şey hazır mı?" diye sordu evden içeri girer girmez banyoya yürüyen abim. Onu onaylarken elimdeki kaseyi masanın ortasına koydum. Uzaklaşıp masanın görüntüsüne baktım, tamam ya eksik yok... Yoktur değil mi?

"Hoş bulduk ufaklık." Eve girer girmez yanıma gelmiş Kartal abi başımı okşadı. "Ne bu dalgınlık?"

"Hoş geldin abi. Masa kusursuz değil mi? Bir eksik var mı?" Ona bakış attığımda yüzünde motor yağı kaldığını gördüm, direkt onu temizlerken o masaya bakıyordu. Her zamanki gibi siyah kot pantolon, siyah sporcu atleti ve deri ceketi giymiş. Karizma adam vesselam.

"Yani kusur var diyemeyiz, tabii elimizle yiyeceksek." Gülerek tabakların boş yanlarını işaret edince ağzım açık kaldı, çatal-kaşık koymayı unuttum. Küfrederek mutfağa dönerken Kartal abi kahkaha attı, ona da küfrettim.

"Ayıp ayıp." Abim banyodan çıktığında onunla burun buruna geldik. "Küfretme abisi."

"Dinime söven Müslüman olsa..." Söylenerek mutfaktan masanın üzerine bıraktığım çatal-kaşıkları aldım ve tekrar yemek odasına geçtim.

Erez -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin